Paylaş
“Gelmezsen eğer mevsimi nerden bilecekler”.
Sevgilisine övgüsünde çiçeklerin açmasını mısraa getirmişti.
Ben de yazın geldiğini İstanbul Müzik Festivali ile fark ederim.
Estetik bir mevsim algılaması.
Her yıl tekrarladığım gibi, zaten ilk gün ajandama tarihini not ederim.
Biliyorsunuz, festivalde Beethoven’ın 250’nci doğum yılı çeşitli etkinliklerle kutlanacak.
Beethoven denilince de müzikle siyasetin birleştiği yerde Dokuzuncu Senfoni’si anılır.
Festivalin mottosu:
“Beethoven’ın Aydınlık Dünyası”.
Başlangıcından bugüne bir festivalin dinleyicisi iseniz, kalitesi düşmeden 49 yıl sürdürülmesinin önemini idrak edersiniz.
Açılışlar birdenbire belleğimde sökün ediyor.
AKM’nin kapısında festivalin kurucularından Nejat F. Eczacıbaşı’nın gelenleri karşılaması...
Şakir Eczacıbaşı’nın Aya İrini’deki açış konuşmaları, gerçek diva Leylâ Gencer’in Aya İrini’ye arka kapıdan girerek halkı selamlayarak, alkışlar arasında sahneye çıkışı.
Daha önce yazmış, festivalin eser siparişlerinin önemini ortaya koymuştum.
Benim gibi bir festival dinleyicisi, eğer yerli ve yabancı müzik dergilerini okuyorsa onları dinlemenin, Türkiye’de görmenin zevki sonsuzdur.
Festivalde ustalarla ödül kazanan genç kuşak icracılarını da dinleyeceğiz. Bu önemli ödüllerin haberini önceden okuduysanız heyecanla beklersiniz.
Bazı ödüller hak edilmişlikleriyle de kamuoyunun desteğini alır.
Onur Ödülü Ahmet Say’a verilecek. Onun önemini benim geçmişteki yazılarımı okuyanlar anımsayacaklardır, çıkardığı kitaplarla da müzik tarihimize ait ciddi eserler yazmıştır.
Yaşam Boyu Başarı Ödülü de Alexander Rudin’e verilecek.
* * *
BEN her zaman festivallerin değişik mekânlarda yapılmasını savunurum. Çünkü oraları hem tanınır hem de bilinen yerlerden başka yerlere da klasik müziğin ezgileri ulaşır.
Müzik Rotası’nda Büyükada var.
Tarihi, dini mekânlardaki konserlerin etkileyiciliğini bilirim.
Kahire’de Nevzat Atlığ yönetimideki Kültür Bakanlığı Topluluğu’nun konserini Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi’nin avlusunda dinlemiştim.
Bu kez de Hased Le Avraam Sinagogu’nda, San Pasifico Latin Katolik Kilisesi’nde iyi müzisyenleri dinleyeceğiz.
Bazı seçmelerim olacak hiç kuşkusuz.
Bunların başında, 45 yıldır nitelikli varlığını sürdüren Staatskapelle Dresden ve Emmanuel Ax’ı kaçırmamaya çaba harcayacağım.
Dönem çalgıları ile icraları sevenler için mutlaka gitmeleri gereken bir konser. Wiener Akademi adı müzikseverlere çok şey anımsatır. Dinlemeyenler için de yeni bir topluluk sevdalısı olacaksınız.
Wiener Akademi, dünyanın bütün önemli festivallerine çağrılıyor.
Bu adlar yan yana gelince övgüye gerek görmüyorum.
*Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası
*Thomas Hampson
*Michael Schade
Ya beste:
Mahler’in ‘Veda Üçlemesi’ olarak kabul edilen senfonilerinden ‘Toprağın Şarkısı’.
Bu bestenin benim için ayrı bir önemi vardır. Plakların ithal edelimdeği, CD’lerin daha çıkmadığı günlerde bu çok sevdiğim bestenin LP’sini İsveç’ten sevgili dostum Zülfü Livaneli getirmişti.
Berlin Konzerthaus Orkestrası konserini de ihmal etmeyin.
Önceki şefleri söylesem, önemini onaylarsınız. Kurt Sanderling, Ivan Fischer. Bugün Christoph Eschenbach yönetiyor.
Elbette İdil Biret’siz ‘Beethoven Yılı’ eksik kalırdı.
Festivalde bebekler de unutulmadı. ‘Bebeklere Beatles’ dinletilecek.
Hafta sonunu da müziksiz geçirmeyin.
Flütçü Bülent Evcil ile arpçı Anneleen Lenaerts ilk kez bir araya gelecek.
Venedik Solistleri, müzik tarihinde yerini alan topluluklardan biri.
* * *
YALNIZ İstanbul’dakiler değil, başka illerde yaşayanlar da tatillerini festival şehrinde geçirebilirler.
Paylaş