Paylaş
Bu yılın Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü ‘Lânetlenmiş Ağustos Böcekleri’ adlı denemeler toplamıyla Ahmet Cemal aldı. Çeviri edebiyatımızın önemli bir adıdır, Alman edebiyatının birçok saygın yazarının kitaplarını dilimize kazandırmıştır. Walter Benjamin’den Stefan Zweig’a, Nietzsche’den Robert Musil’e kadar birçok ustanın çevirisi onun listesinde yer alır.
Yerli ve yabancı çeviri ödüllerinin de sahibi çevirmen Ahmet Cemal, deneme türünde yazdıklarıyla da bu türün iyi örneklerini kaleme aldığını kanıtlıyor. Denemeleri okumadan önce, Hermann Broch’tan çevirdiği ‘Vergilius’un Ölümü’nün başında yaşamını ve çeviri serüvenini dile getiren ‘Bir Çevirinin Hikâyesi’ yazısını okumanızı salık veririm. Zira, Cemal 40 yıllık çeviri serüveninde hep bu kitabın çevirisiyle uğraştı. Daha, bir paragraflık ilk cümlesini bile aynı şekilde tek cümle olarak çevirmek için bir kitaplık mesai harcadı belki de! Geçen haftalarda kitap, iç kapakta Cemal’in çeviri notlarının görseliyle yayımlandı İthaki Yayınları tarafından.
Ödüllü kitabı, ‘Lânetlenmiş Ağustos Böcekleri’nin başında Önsöz yerine: Kendi Hayatının Seyircisi Olabilmek yazısını okurken, onun çevirmenlik/yazarlık yaşamının ilk yıllarından tanığı olduğum için ayrı bir haz aldım.
KÜLTÜRÜN ZİNCİRLERİ
Aslında buradaki Ahmet Çınar’ın mektubunu okuyunca, okur-yazar ilişkisinin önemini bir kez daha yaşadım.
Ahmet Cemal’in denemeleri; duygunun, bilginin, aklın eşliğinde yazılmış ürünler. ‘Benim Yazma Sorumluluğum’da niçin yazıyorum sorusunun yanıtı gizli. Güncel bir sorundan ya da bir addan yola çıkarak, ardındaki birikimi yazısına getiriyor. Dünya görüşü Aydınlanmacı Felsefe’nin temel ilkeleri ışığında oluşmuş.
Kaybolan değerlerin, bu değerleri taşıyanların, gerek kavram gerek kişi olarak simgelerin unutulup gitmesini önlemek için çabalıyor. Bu bir kültürel nostalji değil, kültürün birbirine bağlı zincirden oluştuğunu kanıtlama çabasından ileri geliyor.
‘Yalnızlık Denilen O İç Kale’nin hem sakinlerinden hem fatihlerinden. Onu okurken, kitaplar, konular ve yazarlar arasında Yunan filozoflarının uyguladığı bir öğrenme gezisine çıkıyorsunuz:
“Her şeyden önce bir insanlık durumudur yalnızlık. Çünkü doğada, insanın dışında hiçbir canlı, sırf birlik uğruna da birlikteliği aramaz. O zaman soru, herhalde şu: İnsan, neden bunca kendine özgü bir durumu tarihi boyunca hep bir yakınma nedenine dönüştürmüş ve şimdi de dönüştürmekte?”
Aynı yazıda Rilke’nin dizeleri birçoğumuzun yaşam özeti gibi: “Bütün kendimi adadıklarım, ömrümce ansızın zenginleşip beni harcadılar.”
Bir yazarın aydın olarak ahlâkını savunmak, bireysel dürüstlüğünün de kanıtı.
“Yaşadıklarının ahlakını savunamamak, yaşadıklarını inkâr etme girişimleriyle de eşanlamlıdır. Bir insanın kendisine dışarıdan yakıştırılanları inkâr etmesi, anlaşılabilir bir tepkidir, bir savunmadır. Ama kendi yaşadıklarını, üstelik herkesten önce kendine karşı inkâr etmek, intihardan beterdir çünkü intihar, sonuçta bir hayata son verir ama yaşadıklarının ahlakını savunacak yerde onları inkâr etmek, hayatta kalmayı sürdüreni kimliğinden yoksun kılarak canlı bir cesede dönüştürür.”
Denemenin lâf salatasından ibaret olmadığını, bilgi, kültür gerektirdiğini gösteren denemeler toplamı ‘Lanetlenmiş Ağustos Böcekleri’. Ödülü ve yapılacak övgüleri hak eden bir kitap.
Lanetlenmiş Ağustos Böcekleri
Ahmet Cemal
Can
Doğan Hızlan’ın seçtikleri
Hüseyin Bul
Kar Suyu
Ayrıntı
Özlem Kumrular
İslam Korkusu
Doğan Kitap
Amin Maalouf
Doğu’dan Uzakta
YKY
Faruk Kadri Timurtaş
Tarih İçinde Türk Edebiyatı
Kapı Yayınları
Paylaş