Paylaş
Bu yüzden resme, sanat tarihine, eğitime yaptıkları hizmet hatırlanmıyor. Hele genç kuşaklar bu adları duymamışlar bile.
İşte bu adlardan biri de Malik Aksel.
Beşir Ayvazoğlu uzun süredir, İstanbul-Bursa arasında mekik dokudu, ortaya Malik Aksel’in son derece önemli kitaplarını çıkardı.
Biyografinin başında, kitabın yazılış sürecini okuyunca çalışmanın ortaya çıkışında verilen emeği göreceksiniz.
Resim tarihine de, Doğu-Batı ikilemi arasında kalan sanatımızın sorunlarına da, çözüm için başvurulacak birçok yazı ve görüş var.
Beşir Ayvazoğlu’nun Malik Aksel-Evimizin Ressamı sıradan bir biyografi kitabı değil. Malik Aksel’i bir yazar, bir resim öğretmeni, bir ressam olarak tanıtıp hayatını anlatmakla her şey bitmiyor. Ayvazoğlu, o dönemdeki sanatçılar, yazarlar neler yaptı? Neler yaşadı? Nasıl yetiştiler? sorularının da cevaplarını, bütün tanıklıkları, dönemin önemli bilgileriyle beraber veriyor.
Malik Aksel, 1901’de Selanik yakınındaki Katerin’de doğdu. 1987’de İstanbul’da vefat etti.
İki savaşı da yaşayan kuşaktan. Malzemenin bol olmadığı zamanların sanatçısı. Kitaptaki bir nottan aktaracağım; Almanya’dan aldığı boya tüplerini dibine kadar sıkıyor.
Galerilerin olmadığı bir dönemde, Galatasaray sergilerinde ancak yaptıklarını gösterebiliyor.
D Grubu’nun içinde ve dışında.
Bize ait olanla Batı’ya ait olanın kıvamlı bir bileşimini başarıyor. Batı’nın sanatının Anadolu’daki özelliklerle birlikte düşünülmesini sağlıyor.
Serez’den Selanik’e gelen ailenin serüvenini, Selanik’ten İstanbul’a geçişlerini de aktarıyor Ayvazoğlu.
İstanbul Darülmuallin’e girdiği yıl, 1918’dir Aksel’in. Savaşın bitiş yılına doğru.
Aslında burada aktardığı anılar, cumhuriyet rejiminde yaşanan kültür ikileminin tanıklığını özetler.
Muallim Cevdet ile Şevket Beyler dışında, bütün hocaların gösterdiği hedef Batı’dır.
Durumu şöyle özetler Aksel: “Batı’nın nesi varsa ileri, Doğu’nun nesi varsa geri.”
Selim Sırrı Tarcan hafta sonlarında, görgü kuralları dersi veriyormuş.
O günleri ironik bir bakışla anlatır bize.
Kolejden oraya gelen Nurettin Sevin’in giydiği pijamayla alay ederlerken, hocaları bakın ne der?
“Bunda setre pantolon hâli var mı? Asıl gülünç olan sizlersiniz. Şu halde burada kim kiminle alay edecek? Arkadaşınıza teşekkür edin. Karşınıza medeni bir kıyafetle çıkıyor. Anladınız mı?”
Batı-Doğu onun çalışmalarında senteze kavuşacaktır.
Batı’yı gördüğü halde Doğu’yu unutmadığı için de çalışmaları özgün ve eşsiz bir anlam kazanmıştır.
Resim Muallimi Şevket Bey bölümü, onun meslek yaşamındaki etkisi açısından ayrı bir özellik taşır.
O, resim dünyasının bildiği Şevket Dağ’dır.
Resim öğretmenliği yaptığı yerlerden edindiği izlenimleri resimlerine yansıtmıştır .
O yıllarda Batı’ya giden gençler ne yapar? Sanatlarını, dünya görüşlerini, değerlendirme ıskalasını nasıl etkiler?
Almanya’da Beş Genç bölümünde bunu okuyabilirsiniz.
Gazi Terbiye’de Resim Müzesi’ni okurken, farklı düşüncelere daldım.
O kuşağın Malik Aksel’le birlikte İsmail Hakkı Tonguç’un, farelerin cirit attığı, tavan arasını nasıl bir müzeye çevirdiklerini örnek olarak sayabilirim.
O tablolar sonradan Resim ve Heykel Müzesi’ne İstanbul’a gönderilmiştir, ama o tabloları koruma altına alan onlardır.
Anadolu Resim Gezileri, Malik Aksel’in resmimizde yaptıkları ile yazdıklarının oluşumundaki etkilerini sergileyen yazıdır.
Bir Sanat Tartışması, zamanın farklı resim anlayışlarını, tartışmaları gösteren hoş bir bölüm.
Malik Aksel’i yeniden gündeme getirecek bir kitap.
İçinde yaşamı ve daha başka çalışmalara gidecekler için bir bibliyografya var.
Fotoğraflar ve yapıtlarından seçmelerle kitap daha da zenginleşiyor.
Beşir Ayvazoğlu’na teşekkür borçluyuz.
Kitaptan
Resim Muallimi Şevket Bey
Elişleri muallimi Celâl Bey’in yaptığı palet şeklindeki iğneyi ipek kravatlarından eksik etmeyen resim muallimi Şevket Bey, resim tarihimizin ünlü Şevket Dağ’ından başkası değildir. Malik Aksel’in en büyük şansı Darülmuallimin’de onunla karşılaşmış olmasıdır. Koyu bir ‘akademik’ olmasına rağmen, talebeleri üzerinde belli bir anlayışı benimsetmek için baskı kurmaya kalkışmaması, dört yaşından beri resimle ilgilenen Malik Aksel’in kabiliyetinin serbestçe gelişmesini sağlamıştır. Kendisiyle yapılan bir röportajda, Darülmuallimin’e girer girmez Şevket Bey’le aralarında bir yakınlığın doğduğunu, onun tarafından sınıfa çavuş yapıldığını ve adeta asistanı gibi çalıştığını söyler. Bir yazısında da, Şevket Bey’in iri gövdesine rağmen son derece hassas, duygulu, neşeli ve nüktedan bir adam olduğunu, kılığına kıyafetine son derece dikkat ettiğini, üzerinde en ufak bir boya veya yağ lekesi bile görmediklerini anlatmıştır.
Valizden çıkan karpuz
Malik Aksel, ‘Geçmiş Zaman Olur ki” başlıklı yazısında, eğitim için yurtdışına gönderilen gençlerin değil yurtdışı, bulundukları şehrin dışına bile çıkmamış, hatta hiç deniz ve vapur görmemiş olduklarını söylüyor. Önce İstanbul’un gezdirildiği genç muallimler, küçük çocuklar gibi her şeye hayret etmekte ve yanlarındakini soru yağmuruna tutmaktadırlar. Başka bir talebe kafilesi hakkında Malik Aksel’in anlattıkları çok hoştur: Romanya’da gümrük muayenesi sırasında bavullar açılında birinden bir nargile çıkar, bir başkasından koca bir karpuz. Gümrük memuru nargileye ses çıkarmaz, fakat karpuzu kesip içine bakmak ister. Karpuzun sahibi genç “Kesersen, parasını verirsin!” diye şiddetle itiraz eder. Sonunda anlaşılır ki, o sıralarda karpuzla elmas kaçakçılığı yapılıyormuş.
Doğan Hızlan'ın seçtikleri
Yüksel Arslan - Ferit Edgü Mektuplar Kitap Yayınları
Mihail Bulgakov Bir Köy Doktorundan Öyküler Notos
Hüseyin Çelik Temizlik Doğudan Gelir Nesil Yayınları
C.Eagleton, J.Williams Paranın Tarihi İş Bankası Kültür Yayınları
John Twelve Hawks Yolcu Doğan Kitap
Paylaş