Doğan Hızlan: Türkiye'yi Türkleri seviyorum


Doğan HIZLAn
Haberin Devamı

BAŞLIK için ilk itirazı tahmin edebiliyorum. Bir Türk için ülkesini, yurttaşlarını sevmekten daha doğal ne olabilir?

Milliyetçilik dopinginden de hoşlanmam, öyle algılamayın.

Şovenliğin gölgesinden bile kaçınırım.

Taktığın bu oryantalist lensleri çıkar uyarısında da bulunmayın.

İtalyan türkolog, Roma Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı profesörü Anna Masala'nın Türkiye'ye Aşk Mektuplarım'ı okurken, sadece bizi kötüleyen yabancılardan alıntı yapma hastalığından da kurtardım kendimi. Darısı başkalarının başına.

Benim gibi eleştiriyi ihmal etmeyen, kendini, ülkesini, insanlarını dar delikli eleştiri süzgecinden geçiren birinin, bu yazıyı yazma gereğini duyması gerçeklerin onu zorlamasıdır.

Birincisi, Taliban yönetiminin dünya kültür mirası heykellerini barbarca roketlerle yok etmesi. Haberleri okurken ürperdim, televizyonu seyrederken dehşete düştüm. Dünyanın en büyük Buda heykelini parçalama çılgınlığı.

Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu yana, biz hiç bir kültürel mirası yok etmedik. Tapınaklara ise el sürmedik, el sürdüğümüz zaman onardık.

Yedi düvelin camisi, kilisesi, havrası hep aynı topraklarda, aynı coğrafyada, kültür mirasının eşsiz örnekleri olarak yaşadı, birbirini süsledi, güzelleştirdi.

Osmanlı, hoşgörülüydü, ırkçı değildi.

İslámiyetin barbarca yorumunu yapmadı.

Dünya kültür mirasına saygılıydı.

Cumhuriyet laiklik ilkesiyle bu mozaikteki taşları yerli yerine oturtttu.

Heykeli cumhuriyet tanıttı.

Ne yazık ki, cumhuriyet rejiminin bazı kendini bilmez yerel yöneticileri heykele karşı tutumlarıyla Taliban'la aynı şemsiye altında buluştu.

Özgürlükten, insan haklarından söz edenler, laikliği es geçenler, Taliban rejiminin sanata, dünya ortak kültür mirasına bakışını görünce láiklik kavramı yeniden düşünmelidirler.

* * *

OSMANLI ırkçı değildi, değişik ülkelerden gelenlerin oluşturduğu devlet zaten ırkçı olamazdı.

Cumhuriyet bunu insan eşitliği felsefesi ile besledi.

Irkçılıktan kaçan İspanyol Yahudileri Osmanlı İmparatorluğu'na, Alman Nazizminden canını zor kurtaran bilim ve kültür adamları cumhuriyet Türkiye'sine sığındılar, itibar gördüler.

International Herald Tribune'da çıkan Rob Hughes'un 'Futboldaki Irkçılığın Çirkin Yüzü' başlıklı yazısı, Türklerin sevecenliğini hatırlattı bir kez daha hatırlattı bana.

İlgili olmadığım futbolda Avrupa düzeyinde ırkçılık almış yürümüş.

UEFA Başkanı Lennart Johansson, ‘‘Her yerde ırkçılık çirkin yüzünü gösteriyor;’’ diyor.

Avrupa'nın bazı stadlarında Yahudi oyunculara, ‘‘Sizin için Auschwitz kampını hazırlıyoruz;’’ diye bağırıyorlarmış.

Siyah ırkın futbolcuları ölüm korkusu içinde yaşıyorlarmış.

Yabancı isterisi yükselişte, stadlarda çılgınlığa dönüşüyor.

Bunca siyah ırktan futbolcuya, başka ülkelerden gelenlere yabancı muamelesi etmeyen Türkleri elbette övmek gerekir. Böyle bir tavır birimizin bile aklından geçmez.

Almanya'dan İtalya'ya, Macaristan'dan Danimarka'ya kadar uzanan ülkelerin ırkçılık karnesi baştan aşağı kırıklarla dolu.

Biz yabancı futbolculara televizyon programı bile yaptırdık.

Osmanlı bence bir Amerika idi, herkes ırkını unutmuş, Osmanlılığını bilir olmuştu, bunu modern kimliğe, kültürel kimliğe dönüştürdü cumhuriyet.

* * *

KÜLTÜREL barbarlık ve ırkçılık dünyada yeniden kol geziyor.

Türkiye sicilindeki ufak tefek karalamaları da düzeltirse değmeyin keyfimize.

Yazarın Tüm Yazıları