TRT göçün 50. yılı için 12 belgesel hazırlıyor

ALMANYA’ya göçün 50. yılı. Çoğunuz Sirkeci’den kalkan trendeki görüntüleri, çeşitli albümlerden, belgesellerden izlediniz. İlk gidenlerin hüzünlü bakışları, bilmedikleri bir dilin, kültürün ülkesine doğru yol almalarının tereddüdü yüzlerinden okunuyordu.

Bütün bu fotoğraflar, gerçekten, bugün bile etkileyici.
Göçün tarihi, göçmenliğin tarihi, yabancı olmanın bütün açmazlarını bize anımsatıyor.
TRT Türk Genel Yayın Yönetmeni Ümit Sezgin’den aldığım bilgilerle, bu olayın ayrıntılı biçimde yansıtılacağı kanısına vardım.
Sezgin’e göre, Almanya’ya gidenlerin değişik alanlardaki çalışmaları, farklı kuşakların gözünden Almanya bize iletilecek.
Belgesellerden bazılarının adı şöyle:
Almanya’da Yarım Asır,
Göçle Giden Göçle Gelen,
İki,
Ömrümün Hazan Demi,
Uzaktaki Şarkılar.
Bu belgeseller tamamlandığında, göçün tam bir görsel hazinesi elimizde olacak.
Bugün saat 10.30’da tren kalkıyor Sirkeci’den.
Ayrıntısını “Sanat” sayfamızda okursunuz.
Araştırma yapmışlar, bugün trenle oraya gidenler, yıllar önce o trene binenlermiş. Şimdi yakınları, tanıdıkları bu trende bulunacak.
Özelliği, trene binenler o günleri anacaklar, geçmişe dönecekler, gözlerinin önünden kişisel tarihlerini kare kare geçirecekler.
İşin ilgi çekici yanı, bu da belgesellerden biri olarak çalışmalarda yerini alacak.
Trendekiler, indikleri yerde, Türklerle Almanlarla karşılaştıklarında, iki ülkenin insanı arasındaki uyumları, gelgitleri de yeniden konuşacaklar.
* * *
TRT’nin hazırladığı Alamanya Alamanya adlı göç belgeselini izledim.
Belgesel yarın (27 Ekim Perşembe 2011) TRT 1’de gösterilecek.
Belgeselde farklı kuşakların, düşüncelerini dinledim.
Dertlerini, sorunlarını birbirlerine konuşarak ya da türkülerle iletiyorlar.
En çok ilgi gören türkülerden biri; “Alamanya Alamanya / Türk gibi işçi bulamanya.”
İlk kuşaktan birinin neden Almanca öğrenemedikleri konusundaki saptaması, düşünülmeye değer.
“Erkenden işe gidiyorduk, eve dönüp çamaşır, bulaşık yıkıyor, yorgun argın yatıp, erkenden işe gidiyorduk. Almanca öğrenmeye vaktimiz olmadı.”
Onlara göre Türk devleti, onları Almanya’ya gitmeden önce dil kursuna göndermeliydi.
Genç kuşak, Almancayı iyi öğrendiklerini ama buna karşılık Almanların bir Türkçe ismi bile doğru telaffuz edemediklerinden yakınıyorlar.
Demek istiyorlar ki, bizim gösterdiğimiz öğrenme isteğini onlar göstermiyor.
Yakınmalar bir süre sonra belki de alışmaya dönüşüyor, yaşlı karı koca, öldükten sonra oraya gömülmeyi bile düşünüyorlar. Çünkü çoluk çocukları orada yaşıyor, onlardan ayrı kalmak istemiyorlar.
Birbirimizi ziyaretten, komşuluktan hoşlanma tabiatı orada yok.
Biri diyor ki: “Yan komşumuz -ki evimizi, bahçemizi ayıran ince bir duvardı- yıllar sonra nasılsınız diye hatırımızı sordu. Bu hiç kuşkusuz Türklere karşı bir tavır değil onların yaşama biçimi.”
Belgeseli seyredeceğinizi umuyorum.
* * *
GÖÇ, daha birçok kez sütunlarımızda yer alacak.
Yazarın Tüm Yazıları