Trafik yetkililerine teşekkür borçluyum!

DÜN Taksim’den Güneşli’deki Hürriyet binasına tam 4.5 saatte gittim. 10.00’da yola çıktım, 14.30’da gazetenin kapısından içeri girdim.

Şimdi bindiğim aracın cinsini soracaksınız.

Hayır, faytonla değil otomobille katettim bu yolu.

İran Cumhurbaşkanı geldiği için bütün yollar kesilmiş.

Ev hapsi yerine otomobil hapsini uygun görmüşler. Ben bu uygulamada trafik yetkilileri ile devlet ricali arasında bir bağlantısızlık tespit ettim.

Çünkü bu önlemler yetersizdi, sokağa çıkma yasağı konulmalıydı!

Trafik yetkililerine neden teşekkür borçluyum biliyor musunuz?

Onlar sayesinde bir kitabı yolda tekrar okudum. Hangi kitabı mı? Tam da gününe uygun olanını.

Bir dostuma armağan etmek üzere, Cağaloğlu’ndaki bir kitapçıya uğrayıp Refik Halid Karay’ın kitaplarını aldım.

Seyahatim uzayınca, kitabı açıp öyküler okumaya başladım. Birden 2008 yılında yaşadığımı unuttum, çünkü bürokrasi ile ilgili anlattıkları, bugün yaşadıklarımın aynısıydı.

Demek ki bürokrasi değişmemiş, vur deyince yine öldürmüştü.

Okuduğum öykünün yazıldığı tarih 1919’du. Diğer öykülerin altındaki tarih de 1916, 1917, 1918’i gösteriyordu.

İşte büyük yazar budur dedim, kendi kendime. Doksan yıl önceden bugünü tahmin edip yazabilmek, değişmezliği görebilmek.

Bürokratlardaki istikrar hiç şüphesiz ayrı bir takdir konusu.

* * *

CAĞALOĞLU’ndan kımıldayamadık.

Ben onlarca kez gördüğüm kitapların adlarına bakarak, ezberimi geliştirdim. Bildiğim, gördüğüm kalemlerin markalarını, biçimlerini bir kez daha hafızama kaydettim.

Muhallebicinin vitrinindeki sütlü tatlıların çeşitlerini gözden geçirdim. Sanatın, yazmanın ayrıntıda gizli olduğunu söyleyen ne kadar haklıymış.

Sahil yoluna nice beklemelerden sonra varabildik ama yetkililer bir kere bizim gecikmemiz için program yapmışlardı.

Nice saatlerden sonra Ataköy’e geldik diye sevinç çığlıkları atarken, burada iki buçuk saat geçireceğimizi tahmin edemezdik.

Bu beklemeyi de yararlı bir uğraşa döndürdüm.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çiçek tarhlarındaki çiçeklerin Latince ve Türkçe adlarını hatırlamaya çalıştım. Káğıtsız bilmece nasıl çözülür öğrendim.

Yalnız trajik(!) görüntüler yüreğimi parçaladı.

Uçağı kaçırmamak için birçok yabancı turist ellerindeki tekerlekli çantaları sürükleyerek, savaştan kaçan insan görüntüsü veriyorlardı.

Ne var ki anılarında bu gün yaşayacak. Türkiye dendiğinde, o gün ne olmuştu diye bu durumu anlatacaklar. Tarih düşecekler.

* * *

GÜZEL
bir gezi yaptık, İstanbul by night değil de, İstanbul by day’i tavsiye etmem.
Yazarın Tüm Yazıları