Tek şiirlerini ezbere okur, onlara karşı duyduğum şiirsel sevgiyi yinelerim.
Namdar Rahmi Karatay'ın Geçti Bor'un Pazarı şiiri, Ali Mümtaz Arolat'ın Bir Gemi Yelken Açtı şiiri ve Mustafa Seyit Sutüven'in Sutüven şiiri.
Üç şair başka şiirler de yazdı ama belleğimizde saltanatlarını tek şiirle sürdürüyor. Tek şiir adlarıyla özdeşleşti.
Bugün bu üç şairden söz edecektim, birini yazacağım bugün, diğer ikisini de yarın.
Bazı romancılar, kitapları hakkında konuşurken şöyle derler.
Kahramanım birden kontrolümden kaçtı, o kendini yazdırdı.
Üç şairden Sutüven ile Ali Mümtaz Arolat'ın şiirlerine antolojilerde rastlayabilirsiniz, ama tek şiiriyle ünlenen, bir zamanlar toplantılarda, müsamerelerde okunan Geçti Bor'un Pazarı şiirine satılan antolojilerden hiçbirinde rastlayamadım.
Genç kuşaktan çoğu, şiiri beğendi ama şairini anımsamadı.
Unutulmuşluğa bir set çekip, bugünkü yazımı ona ayırmaya karar verdim.
Sadece sevgili dostum Hasan Pulur'un Hiciv ve Düzen yazısında onun adını gördüm:
‘‘Namdar Rahmi, hakkı yenen bir hiciv şairi, heccavdır, 1930 ve 1950 arasında yazdıkları pek bilinmez, duyulup yayılmamıştır.’’ (12.04.2001, Milliyet). Başka kimsenin yazısında adı anılmamış. Günübirlik yaşayan toplumun unutulanlar listesi uzundur.
* * *
HİCİV edebiyatının eşsiz eserlerinden biri belki de en tanınmışından birkaç dize aldım buraya. Eski kuşak okurlarım belleklerini tazeleyecekler, yeni kuşak da böyle bir hiciv şahserinin unutulmasından üzüntü duyacaktır:
Hicivlerini halk deyimleri üzerine kurmuş. Şiirinin yaygınlık kazanmasının bir sırrı da burda. Keskin, ardında bir yaşama felsefesi olan toplumsal hicivin en usta örneklerini vermiş.
Başka şiirlerinin başlıkları yazdığımı doğrulamıyor mu?
Namdar Rahmi Karatay, 1896'da Kütahya'da doğmuş, 1953'te İstanbul'da öldü.
Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe okudu. Yakın arkadaşı Naci Fikret (Baştak) ile Konya'da 1925 ile 1929 arasında, 50 sayı süren Yeni Fikir dergisini yayınladı.
Şu aşağıdaki iki dize bile, bugün birçok kişinin kendini tanıması, kendine gelmesi için Namdar Rahmi Karatay'ı okumasının şart olduğunu gösteriyor:
‘‘Herkes tapınıyorken kendine fetiş gibi,/Herkes çalım satarken canlı bir afiş gibi.’’