Paylaş
Başlığı okuyanlar, bunda bir olağanüstülük yok diyerek şaşkınlıklarını belirtebilirler.
Çünkü çoğumuz, değişik zamanlarda çekilmiş Tarzan filmleri seyretmişizdir.
Son olarak da Walt Disney'in Tarzan'ı sinemalarda gösteriliyor.
Tarzan İstanbul'da (1952), Orhan Atadeniz'in yönetiminde çekilmiş. Yeşilçam'ın ilk Ormanlar Kralı'nı sunuyor: Tamer (Toma) Balcı. Ünlü çekiççi.
Filmin üçte biri Belgrat Ormanı'nda çekilmiş, üçte ikisi de başrollerini Johnny Weismüller ile Maureen O'Sullivan'ın paylaştığı, Tarzan filminden alınmış.
Yeşilçam usulü Tarzan'ın ikincisi de çekilmiş: Tarzan Korkusuz Adam (1974).
Giovanni Scognamillo ile Metin Demirhan'ın yazdığı Fantastik Türk Sineması'ndan (Kabalcı Yayınevi) aldığım bilgiye göre ikinci film başarısız.
Birinci filmde Tarzan, İstanbul'a dönüyor, ikinci filmde ise Afrika ormanlarında kalıyor.
Hiç kuşkusuz çizgi film, çizgi roman, çağımızın en çok ilgi gören yaratılarından. Şimdi bunca yabancı ve yerli filmden sonra Tarzan da çizgi filmle tekrar sinemada.
Gene bugünlerde Asterix Sezar'a Karşı'yı seyredeceğiz.
Ünlü kahramanlar, yarattıkları efsaneyle her yüzyılda, her çağda yaşıyorlar.
Çünkü insanların fantazi üretmeye, hayal dünyasına, efsanelere, tarihi kahramanlara olan gizli/açık eğilimi bitmiyor.
* * *
SCOGNAMILLO ile Demirhan'ın Fantastik Türk Sineması kitabından ‘‘Tarih Bir Fantazyadır’’ bölümünden ilk paragrafı okuyalım:
‘‘Tarih elbette bir fantazya değil, belgelere ve bilgilere dayanan bir bilimdir. Ama kimi sanatlarda, edebiyatta, resimde, tiyatro ve sinemada fantazya olabiliyor; ister Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun ya da Alexander Dumas'nın romanlarında, ister bir zamanlar popüler olan Anne ve Serge Golon ikilisinin Angelique (Anjelik) dizisinde ve ister, özellikle, sessiz İtalyan sinemasının ve daha sonra Hollywood sinemasınının görkemli kostümlü yapımlarında.’’
Çizgi romanların kahramanları insanları öylesine etkilediler ki, bunlar yavaş yavaş sinemaya geçti.
Bizim çizgi roman ve fantastik sinema tarihimizde Suat Yalaz'ın ünlü Karaoğlan'ının ayrı bir yeri ve önemi vardır.
Hala da okunurluğunu ve seyredilirliğini korumaktadır.
Tarihin fantazya saptamasından yola çıkarak, parodiye de en elverişli bir alan olduğunu unutmayalım.
Kahpe Bizans da bu anlayıştan yola çıkıyor. Parodilerde bir de anakronizm vardır, o da okuru, seyirciyi daha çok güldürür.
Ayrıca tarihin zalimliği parodilerde komediye dönüştüğünden belki de insanlar bu filmleri çok beğenirler.
* * *
FANTAZYA, parodi, tarih... Efsane kahramanlar...
Bunlar hep bir arada yaşayacak.
Paylaş