Zaman benim için çok önemli bir kavramdır. Mutlaka saat taşırım. Şimdilerde çoğu kişinin yaptığı gibi saat sorulduğunda cep telefonuna bakanlardan değilim. Saatle ve saatli yaşayanlar grubundanım
İnsanoğlu ne zamandan beri vakte ilgi duydu? Vaktin önemi tarih içinde nasıl anladı? Server Dayıoğlu, İstanbul Muvakkithaneleri kitabında bütün bu soruların yanıtını veriyor. Vaktin tarihini öğreniyoruz. Muvakkit kimdir? “Muvakkit kelimesi ‘vakit’ten alınmış olup, vakit tayin eden kişilere ‘muvakkit’ denilmiştir. Bir muvakkitin bu görevi yapabilmesi içinse irtifa fennini çok iyi bilmesi, ibadete esas olan namaz vakitlerini doğru tayin edebilmesi, saatlerin ayarını ve tamirini yapabilmesi gerekir idi.” Osmanlı İmparatorluğu’nda muvakkit adaylarından istenen özellikler nelerdi? 1) İbadet vakitlerinin zamanını doğru tayin edebilmeleri, yani “ilm-i mikat” konusunda bilgili olmaları. 2) İrtifa alma fennini (yükseklik ölçümü) iyi bilmelerini, namaz vaktinin tayinini güneş saati, usturlap, rub’u tahtası gibi aletlerle yapabilmeleri. 3) Muvakkithaneye vakıf sahiplerince bağışlanan saatlerin ayarlarının yapılması, gerektiğinde tamirlerine bakabilmeleri. 4) Ezan vakitlerini müezzinlere bildirmeleri.
OSMANLI’NIN MÜNECCİMBAŞLARI
Giriş ve Zaman Nedir? bölümlerini okuduğunuzda, kitabın amacını anlayacak ve kitapta yazılanları değerlendirmekte kolaylık kazanacaksınız. “Değerli araştırmacı ve bilim adamı rahmetli Prof. Dr. Süheyl Ünver, İstanbul’da bulunan muvakkithaneleri tespit etmiş ve makaleleriyle tanıtmış, ancak onun başlattığı bu çalışmalar bir kitap halinde toplanamamıştır. Dr. Salim Aydüz’ün, muvakkitleri tayin eden müneccimbaşıları hakkında çok geniş Osmanlı İmparatorluğu Müneccimbaşıları adlı bir doktora tezi yayınlanmıştır. Biz de bu kitap ile günümüze kalabilen otuz muvakkithane binasını tanıtmayı amaçladık.” İslâmiyette Zamanın Önemi ve Muvakkithanelerin Doğuşu bölümü, dünden bugüne zaman kavramının İslâmiyyet algılanışı konusunda epey bilgi edinmenizi sağlayacak. İstanbul’da Bugün Mevcut Muvakkithaneler’in listesini bu kitapta bulabilirsiniz, meraklısı için iyi bir rehber niteliği taşıyor bu bölüm. Muvakkithanelerde Kullanılan Aletler bölümünde, aletlerin de tarihçesini öğreniyoruz. Saatler bölümü saatin serüvenini anlatması yönünden ilgi çekici. Değişik dönemlerde zamanın tayini konusunda bize hoş bir bilgi veriyor. Güneş Saatleri konusunda bilgi edindikten sonra, Osmanlılardaki güneş saatleri çeşitlerini okuyabilirsiniz. Mekanik Saatler konusundaki genel bilgiyi Evliya Çelebi vermektedir. Burada sarayın önemli saatçilerin de adı geçiyor. Bir örnek verelim. 1713-1718 yılları arasında saray saatçibaşısı Abdurrahman Çelebi’ye, Sultan III. Ahmet, yaptığı mükemmel saatlere karşılık 200 kuruş ve bir kat esvab ihsan etmiştir. İstanbul Muvakkithaneleri’nin sonunda, Güneş Saati Bulunan Cami ve Yerler, İstanbul’da Bugün Mevcut Olmayan Muvakkithaneler’in listesi verilmiştir. Ayrıca muvakkithanelere zamanın önemini, hayatımızdaki yerini belirten hat levhalar da asılmıştır. En bilineni aşağıdaki dizelerdir: “Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilür Mübtelây-i gama sor kim geceler kaç sâat” Bugünün Türkçesi’ne şöyle aktarılabilir: “Üzüntülü geceleri müneccim ve zamanı bildiren bilmez ,onu sen gamlılara sor!” Hayatımıza hükmeden zamanın tarihçesi. Zevkle kuyacağınız bir kitap. (İstanbul Muvakkithaneleri, Server Dayıoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları)
ÜÇ DÖNEMDE MUVAKKİTHANE
Büyük Selçuklular Dönemi’nde de rasat işine çok önem verildiği, bu devirde “Bedi el-Usturlâbi” namı ile bilinen Kasım bin Hibetullah ile onun talebesi Ebu’l-Ferec İsa Muhabbed bin ibrahim’in usturlâp yapımında çok marifetli oldukları, Ebu’l Ferec’in atabek Nureddin için yaptığı 1160 tarihli güneş saatinde “Zamanın saatlerini ve namaz vakitlerini öğrenmek için Kasım bin Hibetullah’ın talebesi Ebu’l Ferec İsa’nın eseridir” yazılı olması da muvakkitlik müessesesinin önemini gösterir. Ancak bu devirlerden muvakkithane binası olarak belirlenecek bir eseri bilemiyoruz. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise sultanlar, vezirler, devlet adamları ve zengin kişiler tarafından kurulan camiler, medreseler, sıbyan mektepleri sebiller gibi vakıf yapıları arasında “ilm-i heyet” ve “ilm-i nücum” olarak adlandırılan astronomi ve astroloji ile uğraşan, namaz vakitlerini hesaplayıp müezzinlere ve halka bildiren, devletin takvim ve zayiçelerini hazırlayan müesseseler olan muvakkithaneler kurulmuştur. (...) İstanbul içinde 68 muvakkithanenin kurulduğu bilinmekle beraber, bunlardan 38 tanesi zaman içinde ya istimlâk nedeni ile ya yangınla veya bakımsızlıktan tamamen ortadan kalkmıştır. Bugün mevcut 30 muvakkithane ise Vakıflar İdaresi’nce çeşitli kişi ya da kuruluşlara kiraya verilmiştir veya cami görevlileri tarafından kullanılmaktadırlar.(...) Cumhuriyet’in ilanı ile “Müneccimbaşılık Müessesesi” de kapanmış, 1924 yılında “Başmuvakkit”lik adıyla yeni bir müessese kurulmuş ve Ahmet Ziya (Akbulut) Başmuvakkit olarak tayin edilmiştir. Bu müessese de 20 Eylül 1952 tarihine kadar görevini sürdürmüş ama teknolojinin gelişmesi ve insanların geçmiş kültür ve tarihine ilgisizliği ile kapanmıştır. İçindeki eşyaların vakfa ait olanları Vakıflar İdaresi’nce depolara kaldırılmış, binaları terk edilmiş veya bağlı olduğu cami imamına bırakılmıştır. Bu yapılar, unutulmuşlar ve bugün pek çok kişinin sebil olarak kullanıldığını sandığı yapılar olarak kaderlerine terk edilmişlerdir.
DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ Leyla Ruhan Okyay / Çilesine Âşık / Notos Kitap Andre Gide / Tohum Ölmezse / Can Yayınları Celil Oker / Yenik ve Yalnız / Turkuvaz Kitap Roderick Anscombe / Görüşme Odası / Doğan Kitap Birsen Karaca / Rus Edebiyatının Açılımları / Kavis Kitap