Paylaş
Vaktiyle orada otururken, keman sesinin geldiği apartmanın önünde durur ve kendi kendime şunu mırıldanırdım: “Ayla Erduran keman çalıyor.”
Birden yolun trafiğini kesip, susunuz, Ayla’nın kemanını dinleyiniz, demek isterdim. O sokağın öyküsünü daha önce uzun uzun yazdım.
Sokaktan geçenleri sessizliğe davet ederken, Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Agnon’la ilgili bir yazıyı anımsadım.
Evinin sokağının başındaki levhada bakın ne yazılıymış?
“Gürültü etmeyin, yavaş konuşun çünkü Agnon burada çalışıyor.”
Hayal meyal anımsıyorum. Bir süre oturduğumuz Valikonağı’ndaki aile evimizin yanındaki apartmanda da Ayla Erduran ve ailesi oturuyordu.
Babası zamanın tanınmış ürologlarından Behçet Sabit Erduran’dı, sanırım Ayla derslere otomobille gidip gelirdi.
Bir zamanlar fuar için Frankfurt’a gidişimde, ona, hocası Zino Francescatti’nin iki videosunu getirmiştim.
Bir zamanlar komşumdu, dostluğu içtendi, müzik konusundaki coşkulu konuşmaları, her müzikseveri etkileyecek ruha sahipti.
Müzikçilerin hayata bakışlarının saflığı beni çok etkiler, o da bu tip insanlardan biriydi. Müzik, inanıyorum ki müzikçilerin ruhunu arındırıyor, başkalarından farklı kılıyor.
Ayla Erduran’ı dinlerken virtüöz olmanın özelliklerini müzisyen kişiliğinde topladığını fark ederdiniz. Konuşmalarda da, sahnede de öyle.
***
ORHAN VELİ KANIK, şairin kıymetini şairin bildiğini yazmıştı, bunda doğruluk payının büyüklüğüne her zaman inanmışımdır.
Fazıl Say’ın Erduran için söyledikleri şairin sözünü onaylıyor: “David Oistrakh, onu alevler saçan yetenek ilan etmişti. Eğer katı yürekli değilseniz, Ayla Erduran’ı dinlerken ağlayabilirsiniz.
Onu ilkin 1987’nin mayıs ayında, Ankara’da, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde dinlemiştim: Sain-Saens, si minör keman konçertosu!
Orkestra, tremolalara hafifçe başladı. Sonra Erduran’dan ilk beş nota. Ne notası? İlk beş haykırış, ya da beş çığlık!”
Sanatçıların acılarını gene sanat giderir.
Kötü günlerin ardından teselliyi Bach çalmakta bulur Erduran: “Ancak acıları Bach dindirir” der.
Virtüöz olarak yetiştirilmenin bedeli ağırdır, çünkü size karşı insanlar, aile, yakın çevre şartlanmıştır, sadece başarının simgesi olacaksınız!
Ruh haliniz, kişisel dünyanız pek de kaale alınmaz. Evin İlyasoğlu’nun çok sevdiğim kitabı “Ayla’yı dinler misiniz?”i okurken bu yalnızlıkların, bedellerin tarihini öğrenirsiniz.
Sanatçının biyografisi mutlaka icrasına sinmiştir, mutlaka o müziğine yansımıştır.
Hürriyet’in sanat sayfasında okudunuz.
Ayla Erduran bu yılki D-Marin Festivali’nin Onur Ödülü’ne layık görüldü.
Ödüller sanatçılara saygımızın, sevgimizin göstergesidir.
Onur ödülünü alan aslında verenleri onurlandırır.
Ödüller, yazarları yeniden okumamızı, sanatçıları yeniden dinlememizi sağlar.
Onun CD’lerini de dinlerseniz, yazılanları, övgüleri sanatçının hak ettiğine karar vereceksiniz.
Size gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim albümlerini sıralıyorum, Ayla Erduran Plays Johannes Brahms, Ayla Erduran Plays Brahms (Piano Trios No. 2-3), Ayla Erduran Plays with Mithat Fenmen, Ayla Erduran Plays J.S. Bach Arşiv Serisi-5.
***
AYLA ERDURAN’ı bir kez daha kutluyorum.
Paylaş