Paylaş
Piyanist Van Cliburn’un (1934-2013) müzik yaşamı buna en çarpıcı örnek olarak sunulabilir.
Van Cliburn, 23 yaşındayken 13 Nisan 1958’de, Moskova’da düzenlenen Uluslararası Çaykovski Piyano Yarışması’nda Birincilik Ödülü’nü kazanır.
Bu olayı eleştirmenler, sadece bir müzik zaferi olarak karşılamıyorlar, aynı zamanda bir politik zafer olarak da alkışlıyorlar.
Nedir bu ödülü bu kadar özel kılan?
Soğuk Savaş günleri. Sovyetler Sputnik’i uzaya göndermiş. Uzay uyduları, zaman zaman gizli haber almada kullanılıyor.
Amerika ile Sovyetler Birliği arasında, askeri tansiyonun gittikçe yükseldiği günler.
İşte böyle bir ortamda Amerikalı bir piyanist, Van Cliburn, Moskova’dan birincilikle dönüyor.
Yarışmanın amacı da, Sovyetlerin genç sanatçılarını dünyaya tanıtmak, bir tür sanat yoluyla propaganda...
Bizde de vardır ya, kendi sanatçılarımızı, yazarlarımızı -ne mutluyum ki artık bu anlayış kayboldu- okumak ve övmek için yabancıların yargısını bekler, onlar beğenirse biz daha çok beğenirdik.
Meğer yalnız bizde değilmiş bu hastalık.
Amerika’da, kendi ülkesinde bilinmeyen Van Cliburn, bir milli kahraman olarak karşılanmış.
Olumlu bir not düşebilirim.
Sanatçısının başarısını, ulusal bir iftihar vesilesi yapmış ABD.
Bu zaferden sonra, Van Cliburn, Kirill Kondrashin’in yönettiği orkestra eşliğinde Çaykovski’nin 1. Piyano Konçertosu’nu doldurmuş.
Bu bir milyon satan ilk klasik albüm olmuş.
200 hafta en çok satanlar listesinden inmemiş.
Daha sonra adına bir piyano yarışması düzenlenmeye başlandı.
Ödülünün 50. yılında ise özel törenler yapıldı.
Bu tarihi olayı Gramophone* dergisinden aktardım...
KLASİK müzik dünyasının önemli dergilerinden Gramophone nisan sayısıyla 90. yayın yılına ulaştı.
Her ay izlediğim, yararlandığım CD’lerimi ondan okuyarak seçtiğim bir dergi.
90. yılda, eski dergilerin kapaklarını art arda sıralamış.
Bir vefa örneği olarak derginin kuruluşundan bugüne kadar bütün yöneticilerin adını, fotoğraflarını koymuş. Acaba bizde de dergiler kurucusundan, ilk yönetmeninden bugüne böyle bir vefa listesi yapacaklar mı? Neden olmasın... Bizdeki müzik dergilerinden yaşayanlardan bahsetmeli, sırası gelmişken.
Orkestra dergisi, Panayot Abacı’nın yönetiminde 52 yıldır yayınlanıyor.
Andante, Serhan Bali yönetiminde on yılı aşkındır çıkıyor.
90 yıllar mukayese edilince arada epey fark var, ancak başta Orkestra olmak üzere, hiç de azımsanmayacak yayın sürelerinden söz etmek ayrıca mutluluk veriyor...
Dergideki Kayıt Devrimleri bölümü elbette beni çok ilgilendirdi.
Gramofondaki taş plaklardan longplay’lere, CD’lere kadar bu teknolojik serüvenin içinde yaşadıysanız, kendi diskoteğinize göz gezdirerek, tarihin örneklerini seyredebilirsiniz.
Hele kayıt dünyasında köşe taşlarını bugün de dinleyebilirsiniz, çünkü teknoloji bize bu olanağı sağlıyor.
BU sayı benim müzik tarihime de ışık tuttu.
* Gramophone, 90 years, April 2013.
Paylaş