Sinemamızın 15 yıllık serüveni

Türk Sineması başlangıcından bugüne nasıl bir çizgi üzerinde yol aldı?

Özellikle 1990 sonrasından bugüne kadar incelediğimizde, nasıl bir grafik çıkar ortaya.

Atillá Dorsay yeni kitabı ‘Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları - Türk Sineması 1990-2004’te değişik açılardan bu sorunun yanıtını veriyor.

Daha öncelere gidersek, sinemaları dolduran gözyaşı döken veya kahkahalarla gülen seyirci salonlardan uzaklaştı.

Çoğu zaman gerekçe; halk böyle istiyordu.

Toplumsal dinamikler, siyasal eğilimler sinemaya yansıdı, salon komedilerinin yumuşaklığından sonra seks filmleri furyası, varoştan gelen seyirciyi çekti.

Şarkıcı filmleri ayrı bir kategoriyi oluşturdu.

Yurtiçinde verilen ödüller bile seyirciyi salonlara çekemedi. Yurtdışı ödülleri daha muteber sayıldı.

Metin Erksan’ın Susuz Yaz’ı Berlin Film Festivali’nde aldığı ödülle uzun süre bizim övünç kaynağımız oldu.

Ama şu gerçeği bazımız unutmadı, ulusal bir sinemanın varlığı şarttır.

Eleştirmen daha önceki kitaplarında da Türk sineması üzerine düşüncelerini, yargılarını okurlarına sunmuştu.

Şimdi, çeşitli açılardan incelenmesi, değerlendirilmesi gereken bir dönemi ele alıyor.

Çöküş yıllarının nedenlerine, hepimizin bu konuda bilgisi olduğu kanısıyla daha az değinen Dorsay, yükseliş yıllarının grafiğini çiziyor.

Kitap, sinemanın yakın tarihinin panoramasını verirken, bu dönemde eski ustaların çalışmalarından da söz ediyor. Böylece kuşaklar arası bir karşılaştırma yapmamız için gerekli malzemeyi de okura sağlıyor.

Yükselişin nedenlerini, ortamını hem kuşak kuşak ele alıyor, hem de tek tek filmlerle daha ayrıntılı bir gerekçeler toplamına varıyor.

Televizyonun, bir dönem videonun egemenliğini düşündüğümüzde 1990-2004 arasının değişik, kendine özgü birçok unsur taşıyan bir dönem olduğunu bu kitaptan anlayabiliriz.

Dorsay’ın yeni kitabının okunması için bir yöntemden de söz etmem gerekir. Sinemaya meraklı kişiler dışında, genç kuşak Türk sinemasının öncesi hakkında onun yazdığı başka kitaplara da başvurmak zorundadırlar.

Çünkü çöküşün nedenleri öğrenilmeden yükselişin özellikleri bilinemez. Genç kuşaklar için bu okumayı gerekli görüyorum.

Hiç kuşkusuz sanatlarda yükselişin sebebinin, sadece kendi türü içindeki dinamiklerle açıklanması mümkün değildir. Dorsay da bunu bildiğinden, Turgut Özal’ın getirdiği ekonomik yeniliklerden, özel televizyonun ortaya çıkmasından, Türk sinemasına yapılan yardımlardan söz ederek, bu yükselişi sağlayan maddeleri tek tek sayıyor.

Rönesans Yılları sözü tartışılabilir ama gerçekten çöküşten sonraki duruma bakınca gene de en iyi nitelendirme bu gibi geliyor.

Sinemaya devlet yardımı, Euroimages’ın katkıları, yani Türk filmlerinin hem içeriden, hem de dışarıdan yardım alması, gelişimi körüklemiştir.

Birçok seyircinin, sinema meraklısının bu kitapta yer alan filmlerin birçoğunu görmediği kanısındayım. Çünkü bu filmlerden çoğu, çok sinemada birden oynamamış, uzun süre de afişlerde kalmamıştır. Oysa bu genç yönetmenler yeni Türk sinemasının yaratıcılarıdır. Ayrıca ödül alarak, sinemamızın yurtdışında tanınmasının da öncüleridir. En azından son 15 yılın yoğun sinema çalışmalarını, önemli filmleri, önemli yönetmenleri, eleştirel bir gözden okumak, bence her sinema seyircisi için gereklidir.

Sözle anlatılanın etkisi grafiklerle çok daha kuvvetli olacaktır. Grafikleri incelediğinizde, gerçekten yükselişin içinde popülerlik anlayışının da paralel biçimde yükseldiğini fark edeceksiniz.

Uluslararası ödül alan filmlerin grafikteki seyirci sayısı bence hak etmediği kadar az. Popülerlik dalgasının bunları sürüklemesine doğrusu üzülüyorum. Gene seyirci bunları izliyor gerekçesinin de benim için kabul edilir geçerliliği yok.

Çünkü ben gelecekteki iyi sinemanın -diğerleri ayrı bir anlayış tabii- bu genç kuşağın filmleriyle kurulacağından eminim.

Ancak Dorsay’ın yazdıklarından şu görüşe de katılıyorum. Her filmi de aynı ölçütlerle değerlendirmemeli. Ve seyircisi çok olan filmler de iyi olmaz gibi bir önyargıya saplanmamalı.

Atillá Dorsay’ın 1990-2004 Arası Türk Sinemasına Genel Bir Bakış başlıklı girişin konu başlıklarını görünce kapsamının genişliğini daha iyi anlayacaksınız.

Film eleştirileri alfabetik sırada yer almış, ayrıca başına da kısa bir tanıtıcı yargı eklenmiş. Her eleştiri ayrıca yıldızlanmış.

Atillá Dorsay’ın kitabı elinizin altında bulunması gereken çalışmalardan biri. Çünkü hem Türk sinemasının önemli bir dönemini öğreneceksiniz hem de Türk filmleri sözlüğü olarak da kullanabileceksiniz.


KİTAPTAN


Popülerliği yakalamak

Bu alanda ilk başarıyı kazanma onuru acaba kimindir? Elbette yanıtı kolay verilemeyecek bir soru... Ama sinemamızda özellikle tam anlamıyla çöküşün yaşandığı 1990’ların ilk yarısında, bu çemberi kıran ilk film, 1993 yılının ‘Amerikalı’sı gibi görünüyor. 1991 yılında Mesut Uçakan’ın dinsel temalı ‘Sonsuza Yürümek’, ertesi yıl Atıf Yılmaz’ın lezbiyen bir aşk üzerine ‘Düş Gezginleri’ filmleri, en çok para getiren filmleri olarak ortaya çıkmıştı. Amerikalı’nın bu marjinal filmlerden sonra tam bir kitle filmi, kolayca tüketilen hoş bir eğlencelik olarak zirveye oturması normal gözüküyor. Gerçi ertesi yıl Metin Çamurcu’nun yine dinsel temalara dönüşü simgeleyen filmi ‘Bize Nasıl Kıydınız?’, gişe hasılat rekorlarının tahtına geçip oturacaktır. Ama ondan sonraki yıllarda, meydan artık tümüyle ideolojiyle, siyasetle, tez veya antitezle ilişkisi olmayan kitle filmlerine kalacaktır: 1995’te Sinan Çetin’in ‘Bay E’si, ertesi yıl Mustafa Altıoklar’ın ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’sı ve nihayet, 1996 yılında tüm rekorları kırarark 2.5 milyon bilet sattıran Yavuz Turgul’un ünlü ‘Eşkıya’sı...


En çok izlenenler

(Kitaptaki liste GORA’dan önceki dönemi kapsamaktadır)

1. Vizontele 3.308.320

2. Vizontele Tuuba 2.895.000

3. Eşkıya 2.572.300

4. Kahpe Bizans 2.472.160

5. Asmalı Konak: Hayat 1.792.100

6. O Şimdi Asker 1.657.100

7. Hababam Sınıfı Merhaba 1.580.000

8. Komser Şekspir 1.331.460

9. Güle Güle 1.275.970

10. Her Şey Çok Güzel Olacak 1.239.015

DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ

Jean-Christophe RufinIsfahan Kuşatması Doğan

Betül AkdoğanSonra Bana Kuş Dediler Can

Jacques AttaliLabirentin Tarihi Okuyanus

Tansı ŞenyapılıBarakadan Gecekonduya İletişim

İgor M. DiakonoffTarihin Yörüngeleri Bilgi Üniversitesi
Yazarın Tüm Yazıları