Paylaş
SEVGİLİ dostum Onat Kutlar'ın çok etkilendiğim kitabının adı: 'Sinema Bir Şenliktir'.
Gerçekten de İstanbul baharını çeşitlendiren bir Festival'i yaşamaya çağırıyorum herkesi. Sonra da seyretmeye.
Onat Kutlar'sız bir sinema yazısı eksik kalır. Sinematek'e, Festival'e verdiği emekleri her seyirci hatırlar.
Türk seyircisine dünya sinemasını tanıtmak için ne kadar çok çaba harcadı. Bugün festivalde gözlerimizi ayıramadığımız gümüş ekranın her santimetrekaresinde onun yüzünü görürüm.
Şimdi Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde, onun sinema için yaptıklarını düşünerek başlamak istedim yazıma.
Çok satanların piri Harold Robbins, sinemacıları anlattığı kitabına 'Hayal Tacirleri' adını koymuştu. Ben her bahar bu tacirlerin eline düşen gönüllü bir tutsağım, beni o salondan o salona satarlar.
Seyrettiklerimin keyfini çıkaracağıma kaçırdıklarımın üzüntüsünü duyarım.
Keşke sinema ermişi olsaydım da her salonda aynı anda bulunabilseydim.
Üstelik Festival bize öylesine seçenekler sunuyor ki, hangi tür filmlerden hoşlanırsanız, sizin için en seçkin örnekler bir gişelik yolda.
Uluslararası Sinema Festivali'nin bizim için olağanüstü önemi var. Çünkü dünya sinema tarihini tematik olarak öğrenmemizi sağlıyor. Bir konuda derinleşmeyi yeğleyen sinema severler için bulunmaz bir fırsat.
Vitali Hakko ile bir öğleden sonra Beyoğlu'yu dolaşırken, uğradığımız her cafe'nin, barın sahibine Bay Vitali aynı soruyu yöneltiyordu:
'Festival çıkışında insanlar buralara gelip gördükleri filmi tartışıyorlar mı?' Hemen hemen hepsinden, elbette, cevabını alınca da seviniyordu.
Buralardaki konuşmalarda, konunuz cümle heman sinema üzerinedir. Cafe'lerde sinema üzerine edalı eleştiriler yapabilirsiniz, güç beğenirliğinizin en uç örneklerini vererek, etrafınızdakileri kendinize hayran bırakabilirsiniz.
Sinemayı sevenlerin bir arada bulunması, bende bir cemaat duygusu yaratır.
Aynı dili konuşan, aynı şeyleri bilen bir topluluk içinde yaşamak bana olağanüstü bir zevk verir.
İstiklal Caddesi'nde yürüyen insanların temposundan onları ikiye ayırırım:
Yarı koşar adımlarla yürüyenler, mutlaka bir seansa yetişmenin telaşındadırlar. Yavaş yavaş, aheste beste yürüyenler ise sinemadan çıkmış, onun tadını çıkarmaya çalışanlardır.
Sinema, hayatı değiştirir, zenginleştirir, düşünce ve duygu hücrelerini yenileyen bir aşıdır.
Rutin, tekdüze yaşamı renklendiren tek şey sanattır, üstelik Yedinci Sanat kulağımızdan gözümüze kadar bütün duyularımıza sesleniyor.
Sinemadan çıktıktan sonra yapılacak başka işler de var.
Cafe'lere giderken, caddede bulunan bir kitapçıdan sinema tarihine, bir yönetmene, bir oyuncuya ait bir eser, gördüğünüz filme kaynaklık eden roman ya da senaryo alarak sinemanın atmosferini sürdürebilirsiniz.
Film müziklerinden oluşan bir CD, evdeki havayı da sinemayla doldurur.
Bir süre bütün gün sinema yaşayın, onunla yatın onunla kalkın, ilerdeki günleriniz için güzellikleri depolayın.
Paylaş