Paylaş
Düzyazısı olan, poetikasını açıklayan -bir anlamda böyle niteleyebiliriz- şairlerin beni ilgilendiren yanı, yazdıklarıyla, diğer bir deyişle kuramıyla şiiri arasındaki bağlantıyı sağlamasıdır. Çünkü şiiri, yazdıklarının uygulamasıdır.
Tabii bir yandan da, bütün şairlerin, şiir okurlarının yararlanabileceği yazılar olması etki alanını artırır.
Metin Cengiz’in Şiir, Dil, Şiir Dili(*) kitabı onun şiirlerinin yorumlanmasında anahtar işlevi üstleniyor.
Konu: Anlam ve Şiir yazısındaki bu bölüm şiir anlayışınızla örtüşebilir:
“Bizim üzerinde durduğumuz ise bir konunun mutlaka bir şiirde olması gerektiğidir. Şair nasıl yazmaya başlarsa başlasın bir konuyu mutlaka işlemeli, bunu sezdirmeli, şiirdeki yer, zaman, ortam, dünya görüşü, imge, anlatı, öykü, biçim-biçem özellikleriyle, nasıl istiyorsa, şiirin gerektirdiği ne ise öyle, konuyu güçlendirecek, doğrusu bütün okların aynı yöne gelmesini sağlayacak bir doğrultuda yazmalıdır.”
Politik şiir, üzerine çok düşünüyoruz. Edebiyat tarihi her dönemde bunu gündemine alıyor. Ben Metin Cengiz’in iyi politik şiirden yana olan yorumuna katılıyorum: “Oysa iyi bir politik şiir, eğer iyi bir politik metinden çok daha fazla bir şeyse, bunun nedeni şiirin politik metinden içerdiği fikir bakımından zenginliği değil, sözcüklerin seçiminden tutun da, ses, imgelem, sözcüklerin kendilerine çektikleri dikkat vb. içsel olanlar bakımından fazlalıkları neyse odur.”
Türk şiirini ve Türk şairlerini okuyorsanız, yaklaşım sağlamlığını artırmak, değerlendirmelerinizi güçlendirmek istiyorsanız, Metin Cengiz’in Türk Şiirine Eleştirel Bir Bakış-Nâzım’dan 70’li Yıllara (**) adlı incelemesini de kitaplığınızda bulundurun, çünkü sık sık bakma gereği duyacaksınız.
Nâzım’la başlayan kitap Eray Canberk ile noktalanıyor.
Kitabın özelliği için şöyle yazıyor: “Bu kitap bir şairin diğer şairlere olan gönül borcunun bir sonucu elbette. Bunun şiir sorunları dışında kendinden önce, modernleşme dönemi diyebileceğimiz geçmiş şiirimizi oluşturan, bu şiirde yer almış, şiirimizin bugününün belirmesinde payı olan şairlerin şiirleriyle de ilgilenen bir şairin duyduğu gönül borcu olduğunu belirteyim.”
* * *
ÖDÜLLERİN önemli itici bir gücü vardır. Kuşkum yok, Metin Cengiz’in Melih Cevdet Anday Ödülü’nü alması, onun şiirini de, şiir üzerine yazılarını da şiirseverlerin gündemine taşıyacak.
(*)Metin Cengiz / Şiir, Dil, Şiir Dili / Şiirden Yayınları
(**) Metin Cengiz / Türk Şiirine Eleştirel Bir Bakış-Nâzım’dan 70’li Yıllara / Babil Yayınları
24.08.2010 tarihinde yayınlanan “Edirnekapı Şehitliği’ndeki tek Avrupalı” yazımla ilgili olarak bir okur mektubunu sizinle paylaşmak istiyorum.
Sayın Doğan Hızlan,
Kurtarıcımız M. Kemal Atatürk’ün naaşı Kasım 1938’de İstanbul’dan Ankara’ya getirildiğinde Ankaralıların ziyaret etmesi için Türkiye Büyük Meclisi önünde ve birkaç günde hazırlanan katafalkta Alman mimar Bruno Taut ile birlikte o önemli eserde merhum Mahmut Bilen hocanın emekleri takdire şayan bir olaydır.
Katafalk, 20 Kasım 1938 günü yapılan devlet törenine yetiştirildi. Taut, bu çalışması için hiç ücret almadı. Kendisine bin TL’lik bir ödeme yapılmak istendiğinde buna dokunmadı bile. Böyle bir önerinin onu çok üzeceğini, çağın bir büyüğünün ölümü sonucu ona düşen böyle bir göreve karşılık para alamayacağını belirtip, belediye başkanının küçük bir teşekkür mektubu yazmasının kendisi için büyük bir onur olacağını, böyle bir mektubu çocuklarına bırakmak isteyeceğini ve bunun çocukları için çok değerli bir miras yerine geçeceğini söyledi. Taut, katafalkın geceli gündüzlü yapımı esnasında ve kasım ayının son günlerinde Ankara’nın ayazı ile büyük bir soğuk algınlığı geçirmiş ve neticede törenden bir ay sonra, Noel günü İstanbul’da hayattan ayrılmış, isteğine uyularak Edirnekapı Şehitliği’ne gömülmüştür. (1)
(1) Y. Mimar Hasan Kuruyazıcı’nın “Osmanlı’da Alman Mimarlar” araştırma raporundan alınmıştır.
Paylaş