‘Sevgili eşime vasiyetimdir’

BÜYÜK hoca Ekrem Akurgal'ın eşine bıraktığı vasiyet beni hüzünlendirdi.

Bir Arkeoloğun Anıları kitabının sonundaki bölümü tekrar tekrar okudum:

‘‘Huzur ve mutluluk içinde süren yaşamım uzak olmayan bir günde doğal olarak son bulacaktır. Bu nedenle Hitit Kralı Hattuşili'nin vasiyetnamesinden esinlenerek sevgili eşim Meral Akurgal'a şimdiden sesleniyorum:

Cesedimi yıkat, gerektiği gibi! Beni göğsüne bastır ve göğsünde tutarak toprağa göm.’’

Ekrem Akurgal'
ın hayat dolu anılarının ölümle noktalanışı. Neden şaşırttı beni? Bazı insanları ölümsüz saydığımdan mı?

Ölümü bile mesleğinden esinlenerek düşünmek. Hitit'ten bugüne bir hiçlik çizgisini çekerken kazılardan yeryüzüne bir çıkış bu.

Mesleğinin izdüşümünde ölümü düşünmek.

Kral Hattuşili'nin sade isteğini benimsemek.

Ekrem Akurgal, Hitit Kralı Hattuşili'nin vasiyetini hafızasına öylesine kazımış ki, bunu sanki kendine unutturmamak için her yere yazmış, yazdırmış.

Anadolu Kültür Tarihi kitabının şömizinde de aynı vasiyet okuru birden çarpıyor:

‘‘Cesedimi yıka, gerektiği gibi! Beni göğsüne bastır ve göğsünde tutarak beni toprağa göm.’’

* * *

EKREM AKURGAL'
la iki kez konuştum. Biri bir toplantıda, diğeri de Türkiye İş Bankası Ödülleri'nin töreninde.

Gerçekten de, insana yaşama sevinci aşılayan, zarif, etkileyici bir kişiliği vardı.

Arkeoloji ile ilgili uluslararası alanda yaptığı büyük işlerden meslektaşları daha uzun süre söz edecek.

Bir Arkeoloğun Anıları'nda, sadece mesleğine gömülmemiş, diğer bütün güzelliklere duyargalarını kapatmamış, yaşadığı her anın tadını çıkarmış, başkalarıyla da paylaşmış.

Çocukluğundan bugüne yaşadıkları, çalışmaları bir bilim adamının örnek hayatı.

Almanya'ya okumaya giden öğrencileri ikinci katip Selim Sarper karşılıyor, öğrenci müfettişi Cevat Dursunoğlu onlarla ilgileniyor, hocalarına durumlarını soruyor.

Anılardaki duyarlı bölümler, kişiliğinin ipuçlarını veriyor:

‘‘Türkiye'den ayrılalı iki hafta kadar olmuştu. Schulpforta'ya geldiğim ilk akşam Gymnasium'un sessiz ve karanlık atmosferi beni bir hayli sarsmıştı. Bana ayrılan oda da karanlıktı. Türkiye'nin aydınlığından sonra Kuzey Avrupa'nın karanlığı beni hüzünlendirmişti. Oturdum, doyasıya ağladım.’’

Anılar bencil bir türdür, hele egosantrik (ben merkezci) bir psikoloji bütün hayatınızı yönlendirmişse her başarıyı, ‘‘ben’’ açısından görürsünüz.

Ekrem Akurgal, arkeolojiye, sanata, kültüre emek verenleri anlatarak, anılarını güzelleştirmiş, yüceltmiş.

Arif Müfid Mansel, Kenan Evrim, Jale İnan, Azra Erhat'ı unutmamış.

* * *

ARKEOLOJİ
biliminin, Anadolu Kültür Tarihi'nin her sayfasında onun adı yaşayacak.
Yazarın Tüm Yazıları