Paylaş
Mustafa İsen’in ‘Özlenen Şehirler’ kitabını okurken bir şehrin tarihinin ve kültürünün iç içe anlatılması gerektiğini düşündüm. Bu tür gezi kitaplarını çok seviyorum, öğrenerek okuyorum. Yakından tanıdığım, başka çalışmalarını da yakından bildiğim Mustafa İsen’in kitabıyla bir dünya kültür gezisi yaptım. Önemli adları tanıdım, gittiğim yerler hakkında da bilgilerimi zenginleştirdim.
İsen, Önsöz’ünde kitabın niteliğini anlatıyor: “Şehirle ilk kez Adapazarı’nda tanıştım, altmışlı yıllarda. O zaman büyükçe bir kasaba konumundaydı. Kadim bir kültürel arka plana sahip şehri Erzurum’la tanıdım ilk. Eminim ki burada anılan şehirleri bir başka göz aynı duygularla, benzer bakış açılarıyla değerlendirmeyecektir. Ben onları yazmaya çalıştığım gibi gördüm, hayır, duydum, yaşadım ve ancak bu nitelikte olanları sizinle paylaştım. Doğrusu bu hissiyatımı yazmasam -en azından benim için- bir şeyler eksik kalmış olacaktı. Dikkat edilirse burada anlattığım şehirler kendi uygarlığımızın ürünü olan örnekler. Elbette gezip gördüğüm şehirler bunlardan ibaret değil.”
Mustafa İsen’in şehirleri ve benim o şehirlerle ilgili notlarım:
* Yeryüzünde Bir İnci: Ohri
“Ohri, dünyanın en temiz göllerinden birine ev sahipliği yapması yanında Akdrim ve Karadrim gibi iki nehir yanında Prespa Gölü’nün doğal yeraltı kanallarıyla uzun süre yeraltından aktıktan sonra Sveti Naum
ya da bizim adlandırmamızla Sarı Saltuk türbesinin önünde fışkırarak yüzeye çıktığı alan ve bunlara eklenecek daha küçük örneklerle bir su cenneti. Velhasıl Ohri sudan ibarettir dense şaşılmaz.”
Altın Çelenk Ödülü’nün verildiği Ohri’ye gittim. Fazıl Hüsnü Dağlarca da bu ödülü almıştı. Necati Zekeriya ile birlikte Andrey Voznesenski’nin ödül aldığı yıl konuşma da yaptım.
* Mevlânâ’nın Gölgesinde Konya
“Kadim şehirlerin her birinin yaslandıkları ulu kişiler vardır, bir efsanesi, hikâyesi, herkesin dilinde bir menkıbesi olan... İstanbul deyince Eyüp Sultan hatırlanır, Bursa denince Emir Sultan. Ankara tarihi gündeme gelecek olursa elbette Hacı Bayram. Başka şehirler için de benzer isimler zikredilebilir. Ama bunların içinde hiçbiri Konya ve Mevlânâ kadar birbiriyle iç içe geçmiş değildir. Şöyle bir düşünün bakalım, Mevlânâ’sız Konya kime ne ifade eder.”
Konya’ya bir kez gittim, TÜYAP Kitap Fuarı’nın açılışı vesilesiyle.
* Kaderime Yazılmış Şehir: Erzurum
“Sıra bana geldiğinde katlanmış kâğıt orada duruyor ve ben gayet kararlı bir tavırla onu seçip görevliye uzatıyorum. İlgili kâğıdı açıp yanındaki memura dönerken Erzurum diye sesleniyor. Burada göreve başladıktan sonra amirimiz babacan bir tavırla bana ‘Senin asli işin öğrencilik, boş kalan zamanlarında da buradaki işini yaparsın’ dedi. Yatılı bir eğitim kurumunda yatacak yer ayarlandı. Hasankale’de
16 ay kaldım. 19 yaşındaydım. Farklı bir coğrafyanın getirdiği yaşama biçimleri, yeni bir memuriyet, öte yandan üniversite öğrenciliğinin getirdiği bazı sorunlar olduysa da daha önce bütün hayatımı geçirdiğim yatılı okullarda kendi problemlerini kendisi çözebilecek bir tecrübe kazandığım için bunları da hallettim. Uzun kadim kültürlerin bir yansıma merkezi olarak Erzurum, sadece sert mizaçlı, dik duruşlu insanıyla değil, mimarisi, gastronomisi, iklimi, coğrafyası ile de kendine mahsus önemli bir yerleşim merkezidir.”
Erzurum’a üç kez gittim. Biri üniversitede konuşma yapmak, diğerleri Hüsamettin Koçan’ın Baksı Müzesi’ne gitmek içindi.
* Edirne Köprüsü Taştan
“Geniş bir bahçenin orasına burasına serpiştirilmiş devlet binaları. Resmi arabalar peş peşe birinin önünde duruyor ve takım elbiseli zevat ciddi yürüyüşlerle salondaki yerlerini alıyorlar. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği destinasyon toplantılarından biri. Amaç, şehrin önde gelen aktörlerine bölgenin turizm potansiyelini fark ettirmek ve buradan bir yatırım alanı oluşturmak.”
Selimiye’yi görmek için Edirne’yi epeyce gezdim. Hiç kuşkusuz Edirne bana bir şairi ve bir öykücüyü hatırlatır: Niyazi Akıncıoğlu’nun ‘Edirne’sini ve Füruzan’ın ‘Edirne’nin Köprüleri’ öyküsünü.
Özlenen Şehirler
Prof.Dr.Mustafa İsen
Muhit Kitap
Paylaş