SANAT dünyasının birçok ünlü, saygın adı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çıkardığı Yeni Yönetmelik’in sanatı, sanatçıyı nasıl kısıtladığını tartışıyor.
Reddediyoruz, başlığı altında bir imza yer aldı yakın zamanda buna tepki olarak. Yeni Yönetmelik’in bazı maddelerini aşağıda okuduğunuzda, bu reddiyenin ne kadar haklı olduğunu kabul edeceksiniz. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda 1980’de Yapılan Yönetmelik Nihayet Değişti başlığıyla ilan edilen yönetmeliğin tam adı, Şehir Tiyatroları Müdürlüğü’nün Görev ve Çalışma Yönetmeliği. Ancak, açıkça söylemek gerekirse, seçici ve yaratıcı özgürlüğün alanını daraltıyor. “Kabul edilen yeni Yönetmelik gelişen şartlara ve yeni ihtiyaçlara cevap verecek şekilde düzenlendi. Son yıllarda kendini yenileyemeyen ve yeniliklere açılma konusunda zorluk çeken Şehir Tiyatroları, bu nedenle önemli ölçüde seyirci kaybına uğruyor, hantal yapısı sebebiyle çağın gerektirdiği sanatsal vizyonun gerisinde kalıyordu. 2007 yılında yapılan Teftişte Müfettiş raporlarına ‘yönetmeliğin tadilatı gerektiği’ önerisi yapıldı. Yeni Yönetmelik İstanbul’da yaşayan sanatseverlerin taleplerine doğru ürünler sunabilecek teşkilat yapısını sunmayı hedefliyor. Eski yönetmelikte neredeyse tek başına Genel Sanat Yönetmeni’nin uhdesine bırakılan repertuvar oluşturma görevi, Edebi Kurul’a devredildi. Kurulda tiyatro ve İstanbul Belediyesi yöneticilerinin yanı sıra, İstanbul’daki kültür ve sanatla ilgilenen Dernek ve Vakıflarla Üniversitelerden üyelerin katılımı ile geniş bir yelpazede repertuvar oluşturma hedefleniyor. Yönetim kurulu, sanatsal alanı temsil etmek üzere Genel Sanat Yönetmeni ile birlikte üç sanatçının görev yapacağı kurulda Büyükşehir Belediyesi’ni temsilen Genel Sekreter Yardımcısı ile Daire Başkanı ilave edildi. Bu şekilde karar mekanizmalarının sağlıklı işleyebilmesi hedefleniyor. Belediye geçmişte de kurulda temsil edilmekteydi. Bu bakımdan kurul kompozisyonunda bir değişikliğe gidilmedi. Disiplin Kurulu’nda herhangi bir değişikliğe gidilmeyerek, yürürlükteki yasalardan kaynaklanan yenilikler yansıtıldı. İdari iş ve işlemler ile sanatsal alanda takip edilmesi gerekli iş ve işlemler ayrıntılı olarak tanımlandı.”
BU yönetmelik, sevmediğim bir deyimi anımsatıyor. Çünkü, ucu açık bir yönetmelik. Tiyatrocular, tiyatro dünyasından adlarının yanına, bu yönetmelik doğrultusunda, o dünyadan olmayan birçok kişi de sızabilir. Dernek ve vakıflar sözü suiistimale müsait bir genişletme kampanyasıdır, bunun yönetmelikte yerinin olmaması gerekir. Üniversitelerden sözünde, tiyatro bölümlerinden kişiler kastediliyorsa uygundur. Ama değilse vay tiyatroların haline! Sanat kurumları için en tehlikeli durum, parayı verenin düdüğü çalma isteğidir. Oysa artık bugün, ödenekli sanat kurumlarında, çağdaş bir anlayışı benimsemişlerse, onların görevi, sanatçıların, kurulların kararlarını uygulamada onlara yardımcı olmalarıdır. Bir tiyatroda oynanacak oyunu sadece ve sadece tiyatrocular, sanatçılar, tiyatro eleştirmenleri seçer, idareye düşen görev, bunun parasını sağlamaktır! Belediye ve devlet tiyatrolarının bir başka işlevlerini, asli görevlerini de belirtmeliyim. Onların ana hedefi, gişe rekorları kırmak değildir! Çünkü onlar, tiyatro dünyasının önemli oyunlarını sahnelemelidirler! Çünkü onlar, aynı zamanda bir okul niteliği taşımalıdırlar. Bunun bilincinde olarak hareket etmelidirler! Şehir tiyatrolarının ve devlet tiyatrolarının repertuvarında birkaç özellik bir arada düşünülerek repertuvar yapılmadır.
KISACA madde başlarına değindiğim konuya devam edeceğim.