Sami Kohen’in ardından

Bir gün Sami Kohen’le telefonda kitaplar, anılar üzerine konuşuyoruz. Şöyle bir şey söylemişti:

Haberin Devamı

“Birçok kişi benimle kitap yapmak istedi ama tam karar verip başlayacakken hep bir iş seyahati çıktı.”

Gazetecilik, işine kendini adayanların mesleğidir. Çünkü bir sis çanı gibi, bir haber, bir olay sizi alır, evinizden, yatağınızdan koparıp götürür.

Dış haberler alanındaki gazetecinin işi zordur; hem buraya haber vereceksiniz hem de dünyaya Türkiye hakkında bilgi de vereceksiniz.

Sami Kohen’in ardından

Meraklı bir çocuk babasının mesleğine imrenir. Sami Kohen’in babası da gazeteciydi ve bir gazete çıkartıyordu.

Milliyet’e gelinceye kadar birçok gazetede çalıştı. Yıllarını Milliyet’e verdi, 50’nci yıl ödül gecesinde vardım. Onun haberlerini başka yabancı basın organları da iktibas ederlerdi.

Haberin Devamı

İşini severek yapanın yüzü daima aydınlıktır. Sevdiği işin başarısı daima yüzünde ışıldar. Ben ne zaman onunla karşılaştıysam kendisiyle barışık bir çehre görürdüm.

‘Sami Kohen Anlatıyor – Ver Elini Dünya’ kitabını okumanızı salık veririm. Nihal Betin’in söyleşisi.

Ben anı kitaplarının önemini her zaman tekrarlarım, başarılı bir meslek erbabının hayatı genç kuşağa, o mesleğe gönül verenlere örnek olur.

Gazetecilikte aile bireyleri bile program yapamaz.

Sami Kohen milletvekili adayı olup kazanamayınca, eşi şampanya açar. Seçilseydi de sürdüreceğine inanmıyorum.

Şimdi gazetecilik mesleğinin biraz daha rahatlığı var, teknoloji bunu gerçekleştirdi.

Arnavutluk’a bir takım mensubu olarak gidiyor, yakalanıyor ama filmleri de vermiyor.

Bugün ulaşımın rahatlığını yaşıyoruz, yıllar önce o bir kare fotoğrafın gazeteye ulaması için çekilen çilelerin tanığı olduğum için bilirim.

Sami Kohen evindeki koltuğundan daha çok uçaktaki koltuklarda oturmuştur.

*

BAZI acılar unutulmaz, Abdi İpekçi’nin öldürüldüğü gece ve sonrası yaşananlar gibi. Birlikte uzun yıllar çalıştığı, arkadaştan da öte yakınlıkta birinin bir suikasta kurban gitmesi onulmaz yaralar bırakmıştır.

Meslek bırakılmaz, ne diyordu?

Haberin Devamı

“Evet halen yazıyorum ama bu büyük bir gayret gerektiriyor. Bir süreci var, zaman alıyor ama bu bir irade meselesi.

Sabah kalktığımda karbon kâğıdını alıyorum, şeritsiz daktiloda yazmak beni motive ediyor. Bu bir azim meselesi, devam edeceğim yazıya.”

27 Mayıs tanıklıklarını ondan okuyun.

Elbet aile ilişkileri de var, eşi Amerika’ya giderken ona bir kitap veriyor, ‘bir gazeteci ile evliliğin zorluğu’ üstüne.

Ne var ki aşk bütün zorlukların üstesinden geliyor.

Anılarında adı geçen bazı yerleri anımsıyorum, bunlardan biri de çıkardıkları gazete. Hüsnütabiat Matbaa’sında basılıyor, yanlış anımsamıyorsam Hürriyet’in Cağaloğlu’ndaki ilk binasının karşısında idi.

Haberin Devamı

‘Yeni İstanbul’ serüveni de mutlaka okunmalı, bütün gazetelerin başlığı kırmızı iken o maviydi.

Habip Edip Törehan’ın gazetesinde başlayış öyküsü de hoş bir anı.

Meslek hayatında ilkler, insanın sonraki meslek yaşamında da belirleyici rol oynuyor.

Ben kitabı genç kuşakların okumasını isterim, örnek alınacak çok şey bulacaklardır.

*

DOSTLARI, arkadaşları, meslektaşları onu anılarında yaşatacaklar.

Ailesine, gazetedeki arkadaşlarına ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.

 

Yazarın Tüm Yazıları