Sait Faik’in balıkçı arkadaşları

SEVENGÜL SÖNMEZ’in Balıklar, balıkçılar ve Sait Faik (*) yazısını okuyorum. Balık sezonunun açıldığı şu günlerde hem bir edebiyatçının dünyasına girmek hem de Ada’lı balıkçıların gözünden onu okumak ilgimi çekti.

Haberin Devamı

Yazarların, eleştirmenlerin bu konuda söylediklerini, yazdıklarını biliyoruz.

Balıkçı arkadaşlarının söylediklerinden bir bölümü yazıma aldım:

“Sait Faik balık tutmaya çok meraklıydı. Benim de bir sandalım vardı. Burada, orada lüfer tutulurdu. Kaşıkada’nın yakınlarında sürekli benim sandalımı istedi.

Ben de çok bıkmıştım. Sandalın üzerine ‘Beni sahibimden iste’ yazdım. Kıyıya gelirdi. Benim önümde bir reverans yapar; seni sahibinden istedim deyip sandalı alıp giderdi.” (Sait Faik’in Burgazadası’ndaki balıkçı arkadaşlarından Çetin Kayadurmuş.)

* * *

“ZAMANLA iyi bir balıkçı oldu. Bedri Rahmi gelirdi, yelkenli tekneyle balığa çıkarlardı. Bülent abinin teknesi vardı onunla çıkarlardı balığa. Bedri Rahmi ile Sivriada’ya gitmişler, orada yemişler içmişler. Hava bozmuş. Sait dönelim diye itiraz etmiş. Bedri Rahmi, dönmeyelim demiş, Sait olmaz annem bekler diyerek zorla geri getirmiş tekneyi kötü havada. O fırtınada Sivriada’dan buraya sabaha karşı dönebilmişler.” (Sait Faik’in Burgazadası’ndaki balıkçı arkadaylarından Hasan Çetinkaya)

Yalın, içten bir kimlik haritası. Tutkunun içten bir dille anlatılması.

* * *

SAİT FAİK ABASIYANIK’ın öykülerinde Burgazadası’nın yerini, balıkçılarla, oradaki insanlarla ilişkisini yazmaya gerek yok.

Ömrünün son on yılını adada geçirdiğini düşünürsek, öykülerindeki yerini daha iyi algılayabiliriz.

Balık tutmak konusunda hiç deneyim sahibi değilim, bir gün bile oltayı elime almış değilim.

Ama Galata Köprüsü’nden geçerken, meraklıların saatlerce orada balık beklediğini görürüm.

Çocukluğumdan beri bildiğim Beyoğlu’ndaki Balıkpazarı, ya da diğer adıyla Çiçek Pasajı’nda çeşitli balıklar satılırdı. Şimdi çok azaldı. Lokantalar, meyhaneler yerleşti onların yerine.

Balıkpazarı’ndaki meyhanelerde birçok yazar oturur, konuşurdu. Hâlâ da eski meyhane geleneğini sürdürenler var.

Genç yaşta ölen Muzaffer Tayyip Uslu’nun Balıkpazarı şiiriyle noktalıyorum yazımı:

“Geçme Muzaffer geçme Balıkpazarı’ndan / Bu yaz akşamı böyle / Koltuğunda bir okka ekmekle / Geçme Muzaffer geçme Balıkpazarı’ndan / Eski günler gelir aklına,/ Eski günler / Eski günler gelir de aklına / Oturup ağlarsın sonra,/ Ağlarsın,/ Geçme Muzaffer geçme Balıkpazarı’ndan / Başını derde sokarsın /  Karışmam.”

Haberin Devamı

(*) Sevengül Sönmez, Balıklar, Balıkçılar ve Sait Faik, Yemek ve Kültür, Üç Aylık Dergi, Yaz 2010, sayı 21.

Yazarın Tüm Yazıları