SEMİH GÜMÜŞ’ün genel yayın yönetmenliğini yaptığı Notos Öykü’nün ikinci sayısı (Şubat-Mart) yayımlandı.
Gümüş daha önce 10 yıl Adam Öykü’yü çıkarmıştı.
Bu sayıda hem dünya hem Türk öykülerinden seçmeler var. Öykü okurları dışındakilerin de ilgileneceği, değişik konuların yer aldığı bu sayıda benim dikkatim üç yazı üzerine odaklandı.
Birincisi Şeyhmus Diken’in Mehmed Uzun’la yaptığı Küllerinden Doğan Dil ve Edebiyat başlıklı söyleşisi, ikincisi Aslı Dülgeroğlu’nun Sahafların Elindeki En Değerli Kitaplar soruşturması, üçüncüsü de Banu Yıldırım’ın Ders Kitaplarındaki Kara Delikler yazısı.
Mehmed Uzun, önemli ve okunması gereken bir yazar. Nedenini, gerekçelerini bu söyleşide bulacaksınız.
Ders kitapları da tartışma gündeminden düşmez. Özellikle edebiyat kitapları üzerine düşünmeli, çünkü bir öğrencinin yaşamı boyunca edebiyatı sevip sevmemesi, iyi bir okur olup olmaması öğretmenine ve okuduğu edebiyat dersine bağlı.
* * *
SİMURG Kitabevi’nin sahibi İbrahim Yılmaz, kendisiyle yapılan söyleşide, sahaflar üzerine söylenen bir sözü aktarmış. Sahaflık mesleğinin özünü yansıtıyor: "Karadeniz Kitabevi’ni işleten rahmetli Sadri Bayraktar ağabeyimiz, ’Bir sahafın tavansız deposu, sınırsız parası olması lazım, yani sahaf olarak önüne çıkan her şeyi almak zorundasın, çünkü bir gün mutlaka biri çıkıp soracak’ derdi."
Gerçekten de aradığını bulma tutkusu kitapseveri sardığında, onun isteğini karşılayan sahaf da mutlu olur.
Soruşturmanın yanıtlarının bütün kitap meraklılarını ilgilendirdiğinden kuşkum yok. Ben bölümde yer alan sahafların adını vermekle yetineceğim, en değerli kitapların hangisinde olduğunu merak edenler dergiyi okuyup öğrensinler.
İbrahim Manav, Nedret İşli, Sami Önal, Halûk Ceylandağ, İbrahim Yılmaz, Halil Bingöl, Lütfü Bayer, Lütfü Seymen, Ruhi Okuş, Ali Çeviker.
Zaman zaman gazetelerde okursunuz, ya da elinize ulaşan müzayede kataloglarına heyecanla, sahip olma duygusuyla bakarsınız.
Sahafların yakınmaları, durumlarıyla ilgili görüşlerini her okur öğrenmeli.
* * *
NOTOS ÖYKÜ’nün 54 sayfalık bir de kitapçık armağanı var.
D.H.Lawrence’dan iki öyküyü Ayşe Nihal Akbulut dilimize çevirdi.