TRT’deki sabah haberlerinde Irak’taki bir okulda, 23 Nisan ile ilgili bir soruya çocuğun verdiği yanıt derin, onulmaz bir acının tek cümlelik özetiydi:
‘Ben istiyorum ki, sabah evden çıkan akşama evine dönebilsin.’
Yani öldürülmesin, yani öldürmesin, yani savaşlar bitsin, yani çocuklar çocukluklarını yaşasınlar, eve döndüklerinde babalarını annelerini canlı bulsunlar. Gülsünler ağlamasınlar.
Ölen çocukların arkasından yazılan ağıtlar, şiirler, öyküler neye yaradı?Çünkü büyükler onları okumadı.
Babasız evlerdeki hüznü hatırlamadılar bile. O filmlerden tek kare, yalnızca iktidarı ve savaşı gören gözlerde kalmadı.
Birden beline bağlı bombalarla teslim olan çocuk canlandı gözümde. Ölüm yerine yaşamayı seçmişti. Çocukluğun saflığıyla tedirginliği gözlerine yansımıştı.
ATATÜRK’ün 23 Nisan’ı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yapmasının ardındaki insani gerçekler, bugün çok daha iyi anlaşılıyor. Çünkü çocuğa kişilik kazandıracak, ilerde bilgili, özgür bir birey olarak yetişmesini sağlayacak bir iz bırakıyor bu bayram.
Dünya çocuklarını bir arada gördüğümde, onların güleç yüzlerine baktığımda, hiç olmazsa bir gün, çocukların sevindiğini, dostluk kurduklarını onlarla birlikte yaşadım.
Bugünkü tanışmalar, ilerdeki evrensel dostlukların ilk adımıdır. İlerde onlar belki birlikte savaşı önleyecekler, uluslarını yüceltecekler.
Çocukların, müzik beğenilerinin birçok şeyi belirlemede, uygarlık düzeylerinin ölçütü olduğunu biliriz, ya uygulaması...
Bugün çocuklar AKKEV’in (Asım Kocabıyık Kültür Eğitim Vakfı) Parkorman’da saat 14.00’te Borusan Çocuk Korosu’nun 5 ayrı dilde seslendireceği şarkıları dinleyecekler, Borusan Çocuk Trio’su, kendileri için Türk besteciler tarafından bestelenen parçaları ilk kez çalacak.
Türk bestecilerinin eserlerinin seslendirilmesi benim için ayrı bir önem taşıyor.