Paylaş
Fazilet PARTİSİ Genel Başkanı Sayın Recai Kutan yaptığı bir açıklamayla benim cumhurbaşkanlığı adaylık umudumu söndürdü.
Çankaya yolunu bana kapadı.
Recai Bey bakın ne demiş: ‘‘Cumhurbaşkanı Boğazda viski içerken edebiyat yapan biri olmayacak.’’
Çizdiği portre benimle örtüşüyor. Evim Boğaz'a karşı, her akşam bir kadeh açık renk viski içerim ve hep de edebiyat konuşurum.
Bir zamanlar viski yüzünden Çetin Altan da az suçlanmamıştı. Netameli içkidir bu viski.
Recai Bey'in açıklaması, kafamda çöreklenen bütün belirsiz düşünceleri aydınlattı, artık pırıl pırıl, berrak bir zihnim var.
Sözgelimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş sebebini öğrendim.
Sultanlar edebiyat, şiir üzerine konuşmakla yetinseler ne ala, şiir söylemişler, beste yapmışlar.
Koskoca Sultan memleketin istikbalini düşüneceğine oturmuş şiir karalamış.
Eminim ki Viyana kapılarına dayandığımızda, kendini bilmez bir komutan aklına düşen mısraları yazmak için hücuma ara verdi ve böylece Viyana'yı alamadık.
Sevgili dostum Murat Bardakçı'dan bu konuya bir açıklama getirmesini istiyorum, İmparatorluğun tek çöküş nedeni edebiyat mıydı?
* * *
GÖRÜŞÜN ardından bir düğümü daha çözdüm. Çifte beş önerisinin Meclis'te oy toplayamamasının gerekçesi belli oldu.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel son yıllarda edebiyata ve sanata fazla bulaşmıştı! Sanat, edebiyat, kültür devletin ciddiyetiyle, mehabetiyle bağdaşmaz. Kırk yıllık siyasetçi bunu unuttu.
Çankaya Köşkü'nde müzikçileri ağırladı, Fareli Köyün Kavalcıları'na, o en yüksek yapının kapılarını açtı. Sen misin açan, bir daha da kapatamadı.
Dahası var.
Şair Cahit Külebi ile romancı Adalet Ağaoğlu'ya da ödül verdi.
Atatürk'ün Meclis'inde ve sonrasında o çatının altında estetik vardı.
Çünkü Meclis'te bir zamanlar Ahmet Rasim, Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Behçet Kemal Çağlar milletvekilliği yapmışlardı.
Hakkını yemeyelim, şimdi de Meclis'te şiiri Yasin Hatipoğlu temsil ediyor.
Bu açıklamadan sonra aziz arkadaşım Yılmaz Karakoyunlu'nun akibetinden endişeleniyorum.
Romancı, oyun yazarı, şair dostum artık hiç bir ciddi işe talip olamaz.
Okurum, emekli Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası sanatçısı Ergun Özyücel'den hoş bir hatırlatma e.mail'i aldım.
Diyor ki, ‘‘Cumuhurbaşkanlığı seçimlerinin bu kadar gündemde olduğu şu günlerde acaba değerli piyanist eski Polonya Cumhurbaşkanı Paderewsky'den bahsetmek ister miydiniz? Yoksa, bizim ülkemizde yazarların, sanatçıların tüm düşünce insanlarının o yüce makama layık olamadığı kanısı mı hakim?’’
Zaten günlerdir böyle bir açıklamayı bekliyordum. Çünkü cumhurbaşkanlığına aday olanların, milli ve manevi değerlere sahip, şaibesiz insanlar olması gerektiği konuşuluyordu ama sanattan, kültürden, edebiyattan, estetikten söz edilmiyordu. Çünkü gereksizdi.
Clinton saksofon, Schmidt piyano çalardı, Heath de iyi bir piyanist ve orkestra şefiydi. Anlayacağınız bu üçü de ciddi devlet adamı değillerdi ve ülkelerini bu çalgıcılıkları yüzünden felakete sürüklediler, itibarıyla oynadılar.
* * *
ŞİMDİ Türkiye'de durum, Sakallı Celal'in anlattığının tersine döndü. Türk gemisi batıya gidiyor, içindeki bir takım politikacılar da doğuya doğru koşuyor.
Paylaş