Pera Müzesi’nde görülmesi gereken iki sergi

Haberin Devamı

10’UNCU yılında Pera Müzesi, iki ustanın yapıtlarını sergiliyor.
Biri Grayson Perry’nin Küçük Farklılıklar’ı, diğeri de Cecil Beaton’un Portreler’i.
Küçük Farklılıklar sergisinin küratörü Linsey Young, katalogdaki Küçük Farklılıklar yazısının ilk paragrafında, İstanbul izlenimini şöyle aktarıyor:
“Sergi için İstanbul’a ilk geldiğimde, ilk bakışta geleneksel gibi görünen canlı bir çağdaş sanat topluluğunun şehrin içine doğal bir biçimde yerleşmiş olması karşısında şaşırmıştım. İstanbul’un sayısız ibadet mekânı, canlı sokakları ve Galata Köprüsü’nde balık tutanların oluşturduğu kalabalık, sanki yüzyıllardır ezanın ritmine uyarak zaman geçirmiş gibi görünüyordu.” Bu dikkat oldukça önemli, zira Perry’nin eserlerinde geleneksel olanla çağdaşın bir araya nasıl ayrılmaz biçimde geldiğini göreceksiniz.
Perry’nin bilhassa halıları, zevk ve sosyal sınıf gibi evrensel konuları içeriyor. Toplumun güncel tarihini yansıtıyor. Eleştirmenin belirttiği gibi, sanatçı ‘tarihsel ile çağdaş olanın ve kişisel ile toplumsal olanın çarpışmasını’ işliyor.
Sanatçının bilhassa çocukluktan ergenliğe kadar geçirdiklerinin, yarattıklarında izleri görülür. Halıları dünya kadar renkli, dünya kadar üzücü, dünya kadar düşündürücü. Günlerin Bir Haritası buna ilk örnek olarak söylenebilir. Duyguların, işçilerin dünyasının örüldüğü halılar, insanın yaşadıkları yanı sıra bilinçaltının da görsel öyküsü.
Katalogdaki söyleşisinde, onun kendine özgü, geleneksel ve çağdaş dünyasının etkileyiciliğini öğrenirsiniz. Sanatçı İstanbul’u bakın nasıl tanımlıyor:
“Bu eserlerimin Türkiye’de ilk sergilenişi. İstanbul’un tarihini ve mimarisini çok ilginç buluyorum. Fay hattının üzerinde, kelimenin gerçek anlamıyla, o kadar çok şeyin -kültür, tarih, hoşgörü- sınırında ki.”
Bazı parçaların adını verebilirim, kişisel beğenimin doğrultusunda: Hiçbir Yerin Haritası, Wolthamstow Halısı, Gerçekler ve İnançlar Haritası, Üst Sınıf Çıkmazda.

Haberin Devamı



PORTRE FOTOĞRAFI BİR BİYOGRAFİDİR


CECIL BEATON’un Portre fotoğrafları, bir tür ünlüler galerisi. Fotoğraf çekerken, onları sadece doğal haliyle saptamaz. Yaratıcı unsurlar da vardır, doğallığı çevreler.
Hayatından Türkiye ile ilgili birkaç notu aktarmalı: “Beaton Türkiye’ye ilk kez 1938 yazında ve daha sonra tekrar 1943 ve 1964 yıllarında geldi. Bu ziyaretlerde çektiği görüntüler ve yazdığı günlüklerden parçalar yıllar içinde şehirde gerçekleşen değişiklikler konusunda çarpıcı bilgiler sunar.”
Beaton, yalnız bir fotoğrafçı olarak tanınmıyor. Resim, illüstrasyon, karikatür ve tiyatro ile sinema kostüm tasarımı da yapmış. Hatta sinema için kostüm tasarımı dalında Gigi ve My Fair Lady ile iki Oscar’ı bulunuyor.
Sergideki büyüleyici bölüm, Sanatçı Portreleri.
Truman Capote’nin fotoğrafları için yorumunu okuyalım: “Beaton’a poz veren bir kişi uzayda hafifçe sürükleniyormuş duygusunu yaşar, sanki fotoğraf çekilmiyordur da sıradan, zar zor görülebilen bir varlık tarafından resmi yapılıyordur.”
Portreler’den bazıları: Colette, Johnny Weismuller, Gary Cooper, Pablo Picasso, Gertrude Stein&Alice B. Toklas, Marlene Dietrich, Orson Welles, Winston Churchill, Andre Malraux, Andre Gide, Jean Cocteau&Jean Marais, Jane Bowles-Truman Capote-David Herbert, Tennessee Williams, Marlon Brando. Bilhassa Picasso’nun portresine baktığınızda, Beaton’un basit bir portre fotoğrafçısı olmadığını görürsünüz. Ressamın kişisel tarihindeki “Las Meninas/Nedimeler” tablosuna dair neredeyse takıntılı tavrı (Velazquez’in eserinden hareketle onlarca tablo yapmıştır Picasso), bu fotoğrafta da ortaya çıkar. Çünkü ayna aracılığıyla objektife bakan Beaton’un kendisidir...

*

Haberin Devamı

HER iki sergiyi de 26 Temmuz 2015 akşamına kadar gezebilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları