PaylaÅŸ
Panait Istrati’nin ‘Mihali(Arkadaş)’ kitabını (1). İlgilendim; kitaba bakabilir miyim, diye sorduğumda, evet yanıtını aldım.
İlk sayfasında iyi, usta çevirmen Bertan Onaran adını görünce, bir yazarın unutulmadığını, üstelik onun dilimize yeniden iyi bir çeviriyle kazandırıldığını öğrenmek, beni yıllar öncesine götürdü.
Lisenin bahçesinde çekilmiş bir fotoğrafımı anımsadım.
Elimde Yaşar Nabi Nayır çevirisi, Istrati’nin ‘Baraganın Dikenleri’ kitabı gözüküyor. Bizim kuşak onu Nayır’ın çevirilerinden okudu. Sevdiğim bir yazardı.
Kuşaklar arası edebiyat bağının sürmesini savunurum. Farklı yaştaki kuşakların edebiyat beğenilerini zaman zaman ortak bir bileşkede yaşamalarının edebiyat tarihi açısından da önemine değinmeli.
Yayınevi iyi bir girişimde bulunmuş. Bir edebiyat ustasını bir çeviri ustası aracılığıyla okuma gündemine getirmiş. Klasiklerin yanı sıra modern klasiklerin de okura sunulduğunu topluma iletmek, bana kalırsa her köşe yazarının, özellikle sanat/edebiyat/kültür üzerine yazanların görevidir.
James Joyce’un ‘Ulysses’inin yeni çevirisini de çok önemsedim (2). Dünya edebiyatının anıt kitaplarından biri olarak daha önce de dilimize çevrilmişti (3).
En çok satanların ardına düşerken, gerçek edebiyat yapıtlarını ihmal etmemeliyiz, çünkü ancak bu tip kitaplar bize bir edebiyat gustosu kazandırır, dünya görüşümüzü oluşturur, gerçek edebiyatın ne olduğunu ispatlar.
Eskiden okuyanların da Ulysses’i bir kez daha okumalarını salık veririm, hatta karşılaştırmalı bir okuma, iyi bir edebiyat okuru için hoş bir uğraştır. Bazı yayınevlerinin adının yazar için de, çevirmen için de bir güvence taşıdığını belirtmeliyiz. Norgunk Yayınevi de bu tür yayınevlerinden biridir.
* * *
  Â
DİJİTAL çağ sözünün hepimiz yeminli takipçisiyiz ama gelin görün ki kâğıdın saltanatı da egemenliğini koruyor. Bir kısmımız randevularımızı elektronik ajandalara, cep telefonlarımıza kaydediyoruz. Bir kısmımız da güzel ajandalar kullanıyor, notlarımızı ona düşüyoruz. Ben ikinci sınıftanım.
Kitapçı dükkânlarına, kırtasiyecilere de girdim aynı gün. Yerli yabancı birçok ajanda gördüm, defterleri karıştırdım, genç kuşaktan birçok kişinin de bunları aldığını gördüm.
Bazı insanlara bir notum var. Gözlerinizi e-postalardan ayırıp bu dükkânlara girerseniz, söylediklerimin doğruluğunu kabul edersiniz.
Sözgelimi, yabancı bir defter firması, Antoine de Saint-Exupéry’nin başyapıtı ‘Küçük Prens’li bir ajanda çıkarmış. Dijital hayranları şaşırabilir. Binlerce ithal edildiği halde tükenmiş, hemen hemen her kırtasiyeciye, kitapçıya uğradığımda o soruluyor.
Yazmak da, güzel yeni kalemlerle sürüyor, yeni modeller ilgiyle bekleniyor ve satılıyor.
Kitapçı ve müzik mağazalarını gezmenin görsel şölenini ihmal etmeyin. İnternetten gördüğünüz, ısmarladığınız bir kitap, bir CD, bir DVD kolayca elinize ulaşabilir ama bütünü görmenin yerini tutamaz. Ekran büyüklüğünce görmek bence bakmaktır, görmek değildir.
Beyoğlu’nu hep magazin açısından değerlendiriyoruz, haber yapıyoruz.
Ben Akaretler’den yola çıkarak, birçok galeriyi, kitapçıyı, müzik mağazasını gezerek Tünel’e geldim. İstanbul’un kültür açısından da yükselişini ancak böyle yaşayabiliyor, fark edebiliyorsunuz.
* * *
  Â
HANGİ kentte yaşarsanız yaşayın, hafta sonunu kitapçılarla müzik mağazalarını gezerek değerlendirin. Hiç kuşkusuz buna sinemayı, tiyatroyu da katmıyor değilim. Benim anımsatmam gündüz gezmeleri.
(1) Mihail (Arkadaş ), Panait Istrati, Çeviren: Bertan Onaran, Kaynak Yayınları.
(2) Ulysses, James Joyce, İngilizceden Çeviren: Armağan Ekici, Norgunk Yayınları.
(3) Ulysses, James Joyce, Çeviren: Nevzat Erkmen, Yapı Kredi Yayınları.okuyan ‘Arkadaş’a
PaylaÅŸ