Paylaş
Bazı adlar var ki, okul sıralarında mutlaka eserlerinden en az bir-iki tane okumuşuzdur. Ömer Seyfettin de bu adlardan biridir. Bazı hikâyeleri hâlâ belleğimizdedir. Ama Türk edebiyatındaki yeri, etkisi, açtığı çığır konusunda ayrıntılı bir bilgiye sahip değiliz. Tahir Alangu’nun yazdığı ‘Ömer Seyfettin - Ülkücü Bir Yazarın Romanı’ kitabı bu büyük yazarın yeniden gündeme gelmesini, değişik açılardan incelenmesini sağladı.
Daha ilk sayfada merakınızı çeken bir kitap var bugün yazımda: Yazarı; Salim Nizam, ‘Ben Gönen’de Doğdum - Ömer Seyfettin Biyografik Romanı: Kısa Bir Ömrün Uzun Hikâyesi’... Kitabın ilk sayfasında da Mehmet Ziya Gökalp’ten bir alıntı var: “Ömer Seyfettin bugünkü Türkçemizin Kristof Kolomb’udur.”
‘36 yıllık hikâye’
Nâzım H. Polat’ın ‘Ömer Seyfettin’in İzinde’ adlı sunuş yazısında tarihi roman ve biyografik roman üzerine bilgi veriliyor: “Konumuz açısından asıl hatırlamamız gereken eserler, Ömer Seyfettin’i bir romanın şahıslar dünyasına yerleştirerek yaşatanlardır. Konumuzla doğrudan ilgili bir başka eseri anmadan geçemeyiz. Yirmi beş yılda, zaman zaman derleyen, zaman zaman üzerinde düşünüp Alangu’yla birlikte Türkiye’yi dolaşan bu kitap; büyük bir edebiyat geçmişinin öncülerinden birini, gençliğin bilincine katmak, yeni bir çağın gerçeklerine ve şartlarına göre değerlendirerek yaşatmak için yazıldı.”
Alangu Hoca, benim için de seçkin bir yerdedir. Yönettiğim Yeni Edebiyat dergisine Ömer Seyfettin’in ölümünün 50’nci yılında bir özel sayı hazırlamıştı.
Roman 100 bölümden oluşuyor. Bu eserde sadece bir yazarın edebi serüvenini değil, yaşamında Türkiye’nin de aksini okuyorsunuz. Salim Nizan bu zenginliği es geçmeyerek biyografik roman konusunda da başarısını kanıtlıyor.
‘Ben Gönen’de Doğdum-Ömer Seyfettin Biyografik Romanı: Kısa Bir Ömrün Uzun Hikâyesi’ Salim Nizam Ötüken Neşriyat
Kısa tanıtım notlarından bir özet okuyucu için yararlı olacaktır: “Bu roman, Ömer Seyfettin’in kısa ömrünün uzun hikâyesidir. Otuz altı yıllık bu hikâye, büyük savaşlar, esaret, acılar, geçim sıkıntıları ve yalnızlıkla doluydu. O, koskoca bir imparatorluğun çöküşünün, genç cumhuriyetin doğuşunun tanığıydı. Türklük ülküsüyle yoğrulmuş bir dava adamıydı. Muzipti, dostlarına cancağızım derdi. Okumayı ve yazmayı severdi.”
Son zamanların en iyi biyografik romanı.
Paylaş