Nutuk’u okumadan Cumhuriyet’i anlayamazsınız

CUMHURİYET BAYRAMI haftasında bir rejimin kuruluşunu, onun oluşum sürecini, bir liderin bugüne gelinceye kadar geçirdiği siyasi/toplumsal aşamaları ancak Nutuk’tan öğrenebilirsiniz.

Haberin Devamı

İlk baskısının dilini, yazım temposunu da çok beğenirim. Kişi tasvirlerinin de başarılı olduğu kanısındayım.

Cumhuriyet, onun liderinin temel kitabı okunmadıkça anlaşılmaz.

Atatürk’ün Cumhuriyet sonrası kültür alanında gerçekleştirdiği devrimleri, o zaman daha doğru algılanır.

Şimdi o kadar çok baskısı var ki herkes okuyup anlayabilir, ondan sonra Cumhuriyet’e dair kitaplar ve Atatürk üzerine çalışmalar yapılabilir.

Artık Cumhuriyet üzerine eskisi gibi romanlar yazılmıyor, hele şiire hiç girmiyor.

İki nedeni olabilir bence.

Birinci neden, kitapların çoğu o günleri yaşayan, Cumhuriyet rejiminin kuruluşu içinde bulunan kişiler tarafından birinci ağızdan yazılmaları. Bazıları da belgelere, bilgilere dayanılarak kaleme alındı.

İkincisi bunun düzyazıda, incelemede yazılmasını tercih ediyorlar. İçine edebiyatın özelliğini katmıyorlar. Şiire gelince, sanırım o şiirsel coşku bitti.

Haberin Devamı

Peki o dönem romanları okunuyor mu, satılıyor mu, haklarında yazılar yazılıyor mu?

Bu konuda sanırım kitap tanıtma yazıları yazanlar, eleştirmenler, denemeciler de günübirlik bir yayın dünyasını yansıtıyorlar. Son yıllarda teliften düşen birçok kitap yayımlanıyor.

Kurtuluş Savaşı’nın (Milli Mücadele) tarihini bilmeden, Cumhuriyet’in ilanından tarihi başlatmak, yorum kısırlığına sebep olur.

Önce oluşum sürecini öğreneceksiniz, sonra ortaya çıkan rejimi okuyup bilgileneceksiniz, sonra da Cumhuriyet’in kültüre getirdiklerini, Avrupa doğrultusunda yapılanları değerlendireceksiniz.

Okunma oranını merak ettiğim iki kitabı örnek vereceğim.

Hasan İzzettin Dinamo’nun, Samim Kocagöz’ün kitaplarının durumu nedir?

Bir liste yapmak niyetinde değilim ama bütün siyasal rejimlerin doğuşu, yükselişi edebiyatsız anlaşılmaz. Ardındaki düşünce yükü bilinmeden, gelişim süresi doğru bilinemez.

Edebi zincir, edebiyatımızda her zaman tam değil, arada kopukluklar var. Hiç kuşkusuz dil ve yazı devriminin bunda rolü vardır. Ama birçok temel kitap bugünkü Türkçeye aktarılmıştır.

Ayrıca Cumhuriyet şiirleri de ne kadar okunuyor? Onun da sonucunu merak ediyorum.

Haberin Devamı

⋆   ⋆   ⋆

CUMHURİYET kuşağının bir özelliği beni her zaman düşündürmüştür.

Batı uygarlığı seçildiği için kendi sanat/edebiyat anlayışlarını bu seçime göre değiştirmişlerdir. Geleneksel edebiyatı, müziği çok iyi bildikleri halde yeni rejimin başarısı için çalışmışlardır.

Şu gerçek bilinir ki, bir rejimin yerleşmesi, toplumca benimsenmesi için yeni bir kültüre ihtiyacı vardır. Cumhuriyet’in temeli kültürdür ilkesince çalışmalar bu dünya görüşüne uyarlanarak düzenlenmiştir.

Bazen dil ve yazı devrimi için eleştiriler yapılır, bu tartışılabilir, konuşulabilir. Ama rejimin yerleşmesi için yapılması gereken yöntemlerden biri de buydu. Taraf seçmekti.

Bugün bu değişime uğrayan kültürün ürünlerine ulaşmak mümkün oluyor.

Haberin Devamı

Ne var ki dilin değişimi de doğal bir seyir gösteriyor. Bütün yenilenmeyi dil devrimine bağlamak işin kolayına kaçmaktır.

Her ülkede dilin gelişimi, değişimi sorunu vardır.

Unutmadığım bir yazı, dilin değişimi üzerineydi, ara sıra anarım.

Bir araştırmacı Homeros’un kitaplarının ilk çevirisinden başlayarak o tarihe kadar yapılan çevirileri incelemiş, bir sözlük çıkarmış, o dilin tarihini öğreten bir çalışma.

Yapılan araştırmalarda, dil devriminden sonra bile eğer edebiyat metinlerinden dili takip etmiyorsanız, birçok kelimenin anlamını bilemezsiniz.

Her alanda çalışarak, yenilikleri öğrenerek zamana ayak uyduruyoruz.

Cumhuriyet, geleneğin yaşayan yanlarını almaya çalıştı, gelenek bütün unsurlarıyla yaşamaz, kaybolan yanları da vardır. Cumhuriyet sonrası türlerdeki çalışmalar için Avrupa’ya gönderilen müzisyenlerimiz ve ressamlarımız, biçimde ustalaştılar, içeriği bizden aldılar.

Haberin Devamı

Yahya Kemal Beyatlı, bizde resmin ve nesrin olmayışından yakınmıştır.

Kültür tarihi içinde elbet çeşitli alanlara baktığımızda nerede olduğumuzu saptamaya çalışacağız.

Bunların tarihini eleştirel bir gözle yazarsak, övgü ve yergi girdabına düşmeden ortaya koyarsak, gelecek kuşaklara yardım etmiş oluruz.

Hiç kuşkusuz teknolojinin yükselişi içinde, önce çocukları, sonra da büyükleri düşünerek çalışmalıyız. Yoksa yerinde sayan bir Cumhuriyetçilik bize durağan bir hayat getirir. Böyle bir tavır da Cumhuriyet’in felsefesine aykırıdır.

⋆   ⋆   ⋆

SİZE aydınlık günler diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları