Paylaş
O, edebiyatı bir kültür adası içerisinde yarattı. Türlerin birbirini etkilediğini yazdıklarıyla kanıtladı. Batı’nın Doğu’da nasıl algılanacağını, ikisinin de bileşiminden nasıl bize özgü bir edebiyat ve düşünce ortaya konulacağını ispatladı.
Onun işlediği, yazdığı bazı konuların, başkaları tarafından da kullanıldığını söyleyebilirsiniz. İşte kendine özgü ustalık, onu özgün biçimde yeniden yaratmanın sırrını bilmektir.
Semih Gümüş’ün, ‘Yavaş yavaş konuşan bir ses gibi yazmak’ başlıklı konuşmasından bazı yanıtları yazıma aldım. Sağlam bir kültür üzerine edebiyat inşa edildiği zaman, nitelikli ve kalıcı oluyor.
Bir yanıtı benim de dahil olduğum kuşağın, her şeye rağmen ayakta duruşunu özetliyor:
“Son pişmanlık, görüyorsunuz bugünlerde çok para ediyor. Neyse ki bizim kuşakta böyle pişmanlıklar pek yok.”
“Özgürlükçü bir sosyalizm yanlısıydım. Bu çizgim, ana hatlarında hiç değişmedi.”
Her zaman 1950 kuşağının düşünsel ve edebi kimliğini irdeledi, hiç kuşkusuz nesnel/öznel ölçütler birlikteliğinde.
Örnek mi?
“Sanırım benim kuşağım, ona olan borcumuzu bir anlamda ödedik. Sait Faik’in 1950’lerden bugüne değin sürekli gündemde olması, biraz da bizlerin gündemde oluşuyla ilgilidir.”
Ferit Edgü’nün soruları yanıtlama üslubuna da dikkat çekmek isterim. Kendini hep bir düşüncenin arkasında tutan, yalın, okuduklarını sindirmiş, kendi ekseni çevresinde belli bir ritimle dolanırken, çevredekileri, tanıdıklarını da yok saymayan herkesin fark etmesini istediğim bir anlayış.
*
KİMLERİN yazıları var dergide?
- Paris’ten Pirkanis’e: Bir Direniş Biçimi Olarak Yazmak Eylemi - Leylâ Burcu Dündar
- Gerçek Acemilikleri Sahte Ustalıklara Yeğlemek - Murat Yalçın
- Ferit Edgü’nün Romancılığı ve Romanlarında İzleksel Yönelimler - Mutlu Deveci
- Kaçkınlar’ın Yaralı Anlatıcıları - Hülya Soyşekerci
- Çakır’ı Yazmak - Faruk Duman
- Ferit Edgü ve Sanat Yazıları Üzerine Notlar - Erhan Sunar
- Yazının Anlatım Yolları - Özkan Ali Bozdemir
Ferit Edgü’den Demir Özlü’ye:
“Ve biliyor musun, nicedir Tevfik Fikret’in son günlerini düşünüyorum hep. Kırgın, küsmüş, Aşiyanı’na çekilmiş, kimselerle görüşmez olmuş Fikret’i. Onun sapsarı bir ten, dalgın gözlerle, bir hayalet gibi dolaştığını söylerler yaşamının son döneminde.
Öyle araştırıcı, belge toplayıcı biri olsam Fikret’in son günlerini yazmak isterdim. Böylece, içimizden birçoğunun da yaşamöyküsünü yazmış olurdum. Ama nerde bende öylesi bir sabır ve yetenek.”
Sevgili Ferit, bu mektup bana 1950 kuşağının hayat manifestosundan satırlar gibi geldi. Ortak bir duygu, ortak bir ruh hali.
*
YAZIMI Ferit Edgü’nün İki Miir’inden dizelerle bitireyim:
“Pompier”
İtfaiyeci - hayır, hiçbir zaman
Söndürmedi hiçbir ateşi
Yatağından ânında fırladı fakat
Hortuma ulaşamadı eli
...........
İtfaiyeci - hem evet, hem hayır
Yapmak isterken iyilik, buldu kötülük
Okur olduğu için yazar olamadı
Dâvâ’yı okurken yangın çıktı
Tüm kitapları yandı”
Bu ayın dergileri içinde mutlaka okunması gereken bir sayı.
...........................
(*) NOTOS, İki Aylık Edebiyat Dergisi/ Nisan-Mayıs 2018.
Paylaş