Paylaş
TOPKAPI SARAYI'nda Türkiye İş Bankası'nın sponsorluğunu üstlendiği Padişahın Portresi (Tesavir-i Ál-i Osman) sergisini müzenin müdürü Filiz Çağman'la birlikte gezdim.
Hazine ve Hırka-i Saadet koğuşlarının yeniden düzenlenmesiyle, Saray hoş bir sergi mekánı kazanmış.
Yüksek Mimar Ayşe Orbay'ın restorasyonu, sergilenenlerin görünmesini sağlayacak işlevsellik taşıyor. Şazi Sirel'in aydınlatması da, sergilemede ışığın önemini vurguluyor.
Padişahın Portresi sergisinde 247 eser, 6 Eylül 2000 tarihine kadar görülebilinir.
Filiz Çağman, sergi için hazırlanan kapsamlı albümün Önsöz'ünde serginin niteliği konusunda önemli bir ipucu veriyor:
'1480'lerden 1920'lere uzanan 400 yılı aşkın bir dönemden 247 eserin yer aldığı sergideki portrelerin seçimi Osmanlı Padişah Portreleri Projesi'nin elemanlarından oluşan serginin bilimsel kurulu tarafından büyük bir özenle yürütüldü. Bu eserler Osmanlı hanedanının tarih sahnesindeki ayrıcalıklı yerini vurgulamakla kalmayıp Avrupa ve Osmanlı sanatında padişah portrelerinin farklı anlayışlar içindeki yansımalarını da örneklemekte, Osmanlı'nın Batı ile bilinenin çok üzerindeki sanatsal alışverişine de tanıklık etmektedir.'
* * *
PORTRELER, bir çok yönden ilgi çekici.
Bizim, padişahlara bakışımızla, yabancıların zaman zaman maksatlı yaklaşımı arasında, sadece sanat anlayışı, teknik bakımdan değil,dostluklar düşmanlıklar bakımından da farklılıklar vardır. Portrelerin bazısında, Osmanlıya karşı düşmanlığa varan ön yargıların, tarihi kinlerin izleri sezilir.
Kronolojik biçimde düzenlenen sergi, eserler arasında mukayese yapmamıza da olanak sağlamaktadır.
Portre anlayışının, aynı dönemde Doğu ve Batı'daki algalanışı, aynı kişinin değişik biçimlerde, yorumlarla tuvale yansımasına sebep olmuştur.
Gül koklayan Fatih Sultan Mehmed, çok bilinen bir portredir.
Serginin logosunun da gül imajında simgeleşmesi, hoş bir buluş.
Levn;'den Kapıdağlı'ya kadar, portre sanatçılığındaki çeşitliliği izleyebiliyoruz sergiyi dolaşırken.
Padişahların, portre yaptırmalarının ardında, çeşitli gerekçeler bulunduğu ileri sürülmüştür.
Bir yazara göre, Fatih, elçilerin armağan getirdikleri gerçekçi portreleri görünce Bellini'yi çağırtmıştır.
Sultan portrelerinin bulunduğu ilk tarihi metin; Osmanlı Türkçesi ile Lokman tarafından yazılan Şemá'ilnáme'dir. Nakkaş Osman'ın resimlediği bu elyazmasında; I.Osman'dan III.Murad'a kadar on iki sultanın portresi vardır.
Yabancı büst portrelerde; sultanlar, hayal ürünü kıyafetler, taçlar ve mücevherlerle süslü garip başlıklarla tasvir edilmiştir.
Doğu ile Batı portreciliği arasındaki sanat anlayışını örneklerle karşılaştırmak isterseniz -ki bence farkın özü burada belirginleşiyor-Padişahın Portresi kitabının 154 - 155. sayfalarına bakmanız gerekecek.
Sergide çok beğendiğim anonim bir çalışmaya dikkatinizi çekmek isterim.
Osman Gazi'den I.Ahmed'e kadar uzanan soyağacında portreler yerine sadece kavuklar bulunuyor. Buna minimal bir çalışma diyebilir miyiz ?
Beğendiğim ironik bir çalışma da- tabii portresini yaptıran için değil seyreden için bu yaklaşım geçerlidir- Sultan IV.Mehmed kılığına bürünmüş Johann Joseph von Herberstein'in portresi.
İstanbul'a gelen elçi heyetinin bir üyesi olabileceği düşünülüyor bu zatın. Demek ki von Herbestein'in de hayali sultan olmakmış.
Abdülaziz döneminde sarayın ressamı Chlebowski'nin yaptığı bir resimde; 32 padişah Sultanahmet Camii'nin önünde toplu halde görülmektedir.
* * *
PADİŞAHIN PORTRESİ sergisini mutlaka gezin, paranıza kıyabilirseniz kapsamlı kitabını da alın, okuyun.
Düşündüklerinizi, sergi defterine de yazın.
Bu defterdeki küçüğünden büyüğüne ziyaretçilerin görüşlerine göz atarsanız, serginin ne kadar gerekli olduğuna katılırsınız.
Paylaş