Paylaş
Nazım Hikmet'in 97. doğum gününde Nâzım Hikmet Vakfı'nın düzenlediği panele konuşma hazırlarken, onun şiirini bir yana bırakıp, sanat, edebiyat, kültür, dil üzerine yazılarını taradım.
Bugünün, dünün ünlü yazarları, şairleri üzerine, eleştirel denemeleri; Marksist bir edebiyat adamının tutarlı dünyasının edebi kanavasını bütün renkleriyle sayfalara yansıtıyordu.
Eleştirilerin, denemelerin 1930'lar ve sonrasını içeren zaman dilimine ait olduğunu düşündüğümüzde, öngörü oranındaki isabetin önemi daha da artıyor.
Şimdi kitapçılarda bulamayacağınız, gerçekten hikaye türünün büyük ustası F.(ahri) Celâlettin için yazdıkları, onu unutanlar için utanç verici bir hatırlatmadır:
'...bugün bize hikâye diye okutturulmak istenen mütereddi verimlerin sahipleri F. Celâlettin'i okumalıdırlar, ondan öğrenecekleri bir hayli şey var.' Yazıldığı yıl 1936. Benim gibi 1950'lerde Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yazılarını, kitaplarını okuyan biri için daha da üzüntü veriyor bu yokluk.
Putları Yıkıyoruz kampanyasında dile getirdiği, Abdülhak Hamit, Mehmet Emin Yurdakul üzerine görüşleri, bugünü anlayan, yarını sezebilen, beynelmilel olma özelliklerini taşıyabilen sanatçılardan yoksunluğumuzun belgesidir.
Gerçekçilik, roman kahramanlarının sınıfsal kökeni, edebi yeterlik bir arada eleştiri ölçütlerini yönlendiriyor, biçimlendiriyor:
'9'uncu Hariciye Koğuşu'nu, Çalı Kuşu'na ağlayanların anlaması kabil değildir.'
Edebiyatın dışındaki ölçütler kullanılan böyle bir tercihi ben yapamam. İkisini de önemli romanlar arasında sayarım.
Nizamettin Nazif'in Kara Davut'unu, Mahmut Yesari'nin Bağrıyanık Ömer'ini övmesi de, iyi şairlerin, edebiyatçıların, eleştiri meydanında öznelliğin tuzaklarına düşme tehlikesinin büyüklüğünü gösteriyor.
Çünkü, tezli eser yargısı, o eserin başarısı için yeterli bir onay belgesidir.
*
NÁZIM Hikmet'in eleştirel denemelerinde, yargılarının bütününe katıldığım iki kişi var; biri Sabahattin Ali, diğeri Kemal Tahir. Diğer övdüklerini kendi şüpheliler listeme almamdan değil, onlar için yazdıklarının mükemmeliyetinden kaynaklanıyor.
Gerçekten benim için de Sabahattin Ali, edebiyat ustalığıyla, tasvirdeki gücüyle, ironisiyle, zekâsıyla eşsiz bir yazardır.
Sait Faik'in Semaver'ini sever Nâzım, ama sonraki satırlarda, memleketi bilmesini tavsiye eder.
Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın, Havaya Çizilen Dünya'sı için, şiirlerinin içi aksıyor, yargısına varır.
Osman Cemal'in eksikliğini şöyle belirtir: 'Kalemi icap eden ideolojiyi kazandığı gün büyük kuvvettir.'
Sanırım değerlendirmelerin anahtar cümlesi budur.
Düzyazılarının, mektuplaşmalarındaki edebi tartışmaların, onun şiirinin ardındaki çalışmayı, Türk edebiyatını tahlil gücünü anlayabilmemiz için önemli olduğunun bilinmesini isterim.
*
NÁZIM Hikmet Vakfı, Sıraselviler’deki binasında, düzenlediği panellerle, panelleri kitaplaştırmasıyla, sergileri ve diğer çalışmalarıyla çok önemli işler yapıyor.
Onu destekleyelim.
Paylaş