Müzik sadece bir ülkenin değil, bireyin de beğeni düzeyini, müziği algılama kültürünü ortaya koyar. 73 kişinin emek verdiği ‘Türkiye’de Müzik Kültürü’ sadece dinlemekle yetinmeyenler için. Bu kitap neyi, niçin dinlediğimizi düşünenlere sesleniyor
Türkiye’de çeşitli türdeki müziklerin tarihini, gelişimini, kısacası ses tarihimizin bütün aşamalarını bulabileceğiniz bir kitap yayımlandı. 29-31 Mayıs 2006 arasında İstanbul’da, ‘Uluslararası Tarihsel Süreç İçinde Türkiye’de Müzik Kültürü’ başlığı altında bir kongre düzenlenmişti. O kongrenin notları, bildiri metinleri bir araya getirilerek kitaplaştırıldı. Kitabın editörleri: Oğuz Elbaş, Dr.Mehmet Kalpaklı, Okan Murat Öztürk. Sunuş’ta editörler kitabın özelliğini şöyle anlatıyorlar: “Günümüz Türkiye’sinin kültürel altyapısı tarihsel süreç bakımından on iki bin yıllık bir derinliğe sahiptir. Arkeolojik bulgu, belge ve bilgiler ışığında, Neolitik dönemden itibaren izlenebilen Türkiye’deki bu kültürel ve tarihsel birikim, dünyada eşine az rastlanır nitelikte büyük bir insanlık mirasının ürünüdür. Bu mirasın en önemli alanlarından birini de kuşkusuz müzik kültürü oluşturmaktadır.” Şimdiye kadar düzenlenen kongrelerin en kapsamlısındaki bildirilerin kitaplaşması, müziğimiz konusunda bilgi edinmek isteyenler kadar bu konuda çalışma yapmak isteyenler için de güvenilir bir başvuru kaynağı olma niteliği taşıyor. Konu başlıklarını okuyunca, her tür müzik üzerine, araştırma ve incelemelerin yer aldığını göreceksiniz: Türkiye’de Müzik Kültürü, Osmanlı Dönemi Musikisi, Müzik ve Müzecilik, Anadolu’da Müzik Arkeolojisi, Anadolu Yerel Müzikleri, Müzik ve İletişim, Geleneksel Müziklerde Karakteristik Türler, Çalgıbilim/Organoloji, Türkiye’de Opera, Bale ve Orkestra Müzikleri, Türkiye’nin Çevre Kültürlerinde Müzik, Türkiye’de Popüler Müzikler, Türk Halklarının Müzik Etnografisi ve Müzecilik, Tasavvuf ve Musiki, Müzikoterapi ve Psikoakustik Açıdan Müzik, Türkiye’de (Farklı) Din Müzikleri, Avrupa-Osmanlı Müzik Etkileşimleri, Müzik Eğitimi, Müzik ve Kültürel Çeşitlilik, Türk Müziği Üzerine Farklı Görüşler. 73 kişinin emeği var bu kitapta. Müzik sadece bir ülkenin değil, bireyin de beğeni düzeyini, müziği algılama kültürünü ortaya koyar. Ne yazık ki biz dinlemekle yetiniyoruz. Oysa neyi, niçin dinlediğimizi, niçin bu türden hoşlandığımızı düşünmüyoruz. Müzik düşünmek değil hissetmek içindir, sözü bence yanıltıcı ve doğruyu eksik ifade eden bir söz. Çünkü müzik alanımızı bilgiyle genişletebiliriz, bilmediğimiz, tanımadığımız için yoksun kaldığımız müziğin ne kadar geniş bir alanı kapladığı tahminimizden de fazladır. Hangi konu olursa olsun, onu tarihi bir temele oturtmadığımız sürece, yenilikleri, ayrıntıyı anlamamız mümkün değildir. Hele bu, müzik için tartışılmaz bir kuraldır. Doğu ile Batı arasındaki gelgitlerde müziğin yerini belirlemek, birçok tercihimizi de açıklar sanırım. Özellikle Batılılaşma süresinde, çoksesli müzikle ilgili çalışmalar benim en çok dikkatimi çeken yazılar. Müzikle ilgilenenler için mutlaka edinilmesi gereken bir bildiriler toplamı. (Türkiye’de Müzik Kültürü, Editörler: Oğuz Elbaş, Dr. Mehmet Kalpaklı, Okan Murat Öztürk, Atatürk Kültür Merkezi)
Kitaptan ÇENG ÇALAN KADINLAR
“16. yy’da özellikle seyyahların gözlemlerinden kadınların dans ve müzikle ilgili gösterilerde bulundukları anlaşılır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi 1586 yılında tarihçi Johannes Lewenklau’nun Osmanlı toplumunda yaşayan kişileri mesleklerine göre resimlediği kitaptır. Bu kitapta o dönemdeki müzisyenler de yer almaktadır. Erkek müzisyenlerle birlikte kadın müzisyenleri de resimleyen yazar o dönemde var olan çalgılarla ilgili olarak da günümüze ışık tutmuştur. Kadın müzisyenler çeng, santur, kanun, ney, daire, tanbur, gibi çalgıları çalmaktadırlar. Bu yüzyılda gözlenen en dikkat çekici özellikse hem anlatım, hem de görsel malzemeden anlaşıldığı üzere çeng çalgısını çalan kişilerin genellikle kadın olduğudur. Yine 16. yy’da yaşamış ünlü tarihçi Gelibolulu Mustafa Âli, Mevâ’idü’n Nefais fi Kavâ’idi’l Mecalis (Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları) adlı Osmanlı gelenek ve göreneklerinden de bahsettiği eserinde çalgıları tanımlarken kimi çalgıları erkek çalgısı kimi çalgıları da dişi çalgılar olarak tanımlamıştır.”
İLKEL GÖRÜNSE DE BASİT DEĞİL
“Halkın estetik eğilimini yansıtan, bir yandan halkın yarattığı, öte yandan halkın sevdiği benimsediği ve çoğunlukla dinlediği bir müziktir, halk müziği. Büyük bir içtenlikle söylenmesine karşılık, her türlü yapmacık duygusallıktan kaçınılarak yaratılmış, gereksiz süslenmelerden arınmış; ana sütü gibi ak, saf ve temiz bir müziktir. Böylece yalınlığı yüzünden ilk bakışta ilkel gibi algılanırsa da asla basit değildir. Halk müziği ürünlerinin kaynağında bilinmeyen bir ruh vardır. Duygu ve düşüncenin ses aracılığıyla yalın yolla, açık ve yetkin bir biçimde anlatıldığı güçlü ürünlerdir türküler. Bu nitelikleriyle bilim ve sanat için birinci dereceden ham malzeme olma özelliği taşırlar. Halk müziği geleneğe bağlı olması nedeniyle milli müziğe ilişkin özellik, kuram ve teknikleri bozmadan günümüze taşımıştır. Mesela Türk Müziğinin bin yıllık ses sistemi halk müziği bünyesinde, bağlamanın perdelerinde değişmeden hâlâ yaşamaktadır. Bütün dünyada, sanat müziğini etkileyen, ona milli tat ve renk veren halk müziği, anlatımındaki yalınlığı ve daha kolay anlaşılır nitelikte olması nedeniyle sanat müziğine göre daha geniş bir toplum kesimi tarafından benimsenmiştir.”
DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ
Walter Isaacson / Steve Jobs / Domingo Deniz Erbulak / Aşkın Ötesinde / İthaki İskender Pala / Od / Kapı Yayınları Farshid Moussavi / Biçimin İşlevi / YEM Tahar Ben Jelloun / Beckett ve Genet Tanca’da Bir Çay / Sel