Paylaş
Dergi, İngiliz Ulusal Operası’nı (ENO) yeniden yaratan Edward Gardner’a bu payesi vermiş.
2006 yılında 31 yaşında müzik direktörü olarak başa getirildiğinde, yaptıklarına bakanlardan kimileri cesaretini övmüş, kimileri de çılgının biri diye nitelendirmiş.
Koroda söylerken müziği sevmiş, sekiz yaşında Mahler’in sekizinci senfonisinde söylemiş. Her başarılı kişi gibi, müziği seçtiğinde B Planı yokmuş. Ben de B
Planı lafını hiç sevmem.
Edward Gardner’ı genel çizgileriyle tanıttım.
Hiç kuşkusuz bir AG (!) (araştırmacı gazeteci) olarak sevgili dostum Cevat Çapan’a sordum.
Bazen, ulusal kurumlarda çalışanlar için böyle unvanlar kullanabileceğini söyledi.
Böylece, ciddi ile şaka arasındaki göndermeleri de ihmal etmedim.
* * *
ŞİMDİ bu sorunun yanıtını vermek için biraz kafa yormanızı isteyeceğim.
Hem kolay hem zor bir soru. Yanıtlamak kolay gibi gelecek ve hemen bizden ve dünyadan adlar önereceksiniz.
Kendi ölçütleriniz doğrultusunda adlar belirlerken, önceliği devlet adamlarına vereceksiniz, ardından ülkelerinde köklü devrimler yapmış kişileri düşüneceksiniz.
Sonuçta birbirine benzer listeler çıkacak ortaya.
Çünkü çoğumuz zihnimizi, kültür, sanat, edebiyat alanına açıp o alandan adlar bulmaya çalışmayız. Bu, sanata verdiğimiz önemin en alt sıralarda yer almasından kaynaklanır.
Ne diyeceğinizi biliyorum.
Eğer bu adamlar devleti, ülkeyi kurtarmasalardı, o dediğin insanlar bunları yapamazdı. Ancak benim için ikna edici bir açıklama değil.
Olağanüstü bir müzik dinliyorsunuz, hayatınızı değiştiren bir kitap okuyorsunuz, bir resim karşısında hayranlık duygunuz doruğa çıkıyor. Ülkenizin bir bestecisi, bir ressamı, bir yazarı dünyanızı değiştirecek bir etki yaratan eser ortaya koyuyorsa, ülkenin kaderini değiştirecek faaliyetler yapıyorsa ona milli kahraman payesini vermez misiniz?
Aklınızı spora takarsanız, değerlendirme çizelgeniz güdükleşir.
Dünya Kupası finalinde üçüncü olan milli takımımıza, sporla ilgilenen bir arkadaşımın söylediğine göre, üstün hizmet madalyası verilmiş, hatta onları birer milli kahraman ilan edenler bile varmış.
Hürriyet’teki bir başlığı da anımsattı arkadaşım bana.
Futbolcular aldıkları primlerden dolayı ödemeleri gereken vergiyi ödemedikleri için Hürriyet’te bununla ilgili çıkan yazının başlığı şöyleymiş: “Milli Kahramanlar Vergi Kaçakçısı Çıktı.”
Milli kahraman olarak sadece dünya üçüncüsü futbol takımını gören okurlara söylemeliyim, olay tatlıya bağlanalı yıllar olmuş...
* * *
ŞİMDİ sıra geldi benim adayıma/adaylarıma.
Ben sanat, edebiyat dünyasından seçmeye çalışacağım. Bilim dünyasını, siyaset dünyasını da başkaları incelesinler.
Milli kahraman olmak için, bir alanın kurucusu olmak, onu bir ülkede yerleştirmek, yaygınlaştırmak için çaba göstermek, önemli gerekçelerden biri.
Ben, Türk tiyatrosunun kurulmasında, yükselmesinde gerek oyuncuların, gerek seyircilerin yetişmesinde büyük hizmeti olan Muhsin Ertuğrul’u öneriyorum.
Gene bir anımsatmada bulunmalıyım.
Bir müzik direktörüne, bir operacıya, bir operayı kalkındıran kişiye bir derginin bile olsa milli kahraman payesini vermesini sanata verilen yüksek değere bağlıyorum.
(*) National Hero, Oliver Condy, BBC Music, s. 18, January 2010.
Paylaş