Paylaş
Kulak cefakar bir organdır. Midas efsanesinden bu yana iyi anlamda kullanıldığına pek rastlamadım.
O zavallı berber, Midas'ı traş ederken, kulaklarının uzadığını görmüş, bu sırrı kimseye söyleyemediği için de gitmiş sazlıklara, ‘‘Midas'ın Kulakları Eşek Kulakları’’ diye bağırmış. Ne zaman yel esse, sazlıklardan bu cümle aynen yankılanırmış.
Şimdi, Hanımefendi'nin bunca palavrasından sonra, bizim kulaklarımız eşek kulağı oldu mu diye düşünürken, hemen bu saplantıyı kafamdan attım.
Ne yani, eşek kulakları kimde bulunur? Bizi eşek yerine koyanlar mı var sorusunu, zihnimden bile kovdum.
Baktım ki, Huysuz İhtiyar'ın geçen haftaki paranoya girdabında debeleneceğim, vaz geçtim.
Faruk Bildirici'nin kitabının adı da Gizli Kulaklar Ülkesi.
Ona da bir tavsiyem var, kitabının yeni baskısında gizli sözünü çıkartsın.
Devlet sırlarının nerdeyse, kaset satan işportacılardan alınabileceği bir ülkede, gizlilik kaldı mı?
Geçen hafta bir Hanımefendi'nin kaset açıklama toplantısını televizyonda seyrederken rahatsız oldum.
Söylediklerinden mi? Hayır canım, ne yani arya mı söyleyecekti?
*
İKİ şey canımı sıktı.
Birincisi, Hanımefendi Jan Dark gibi konuşuyordu. Bir yerde iki Jan Dark barınamaz derken, onun, Jan Dark Yardımcısı mevkiiini işgal ettiğini hatırladım.
Faşizan bir konuşma yapıyordu ama siyah bir kostümü ve beresi yoktu. Okurlarım bilir, ben, biçimle içeriğin uyumsuzluğundan huzursuz olurum.
Hadi bunu ihmal ettiniz, canım bir gamalı haç da mı bulamadınız?
Halkla ilişkiler şirketinizi değiştirin bence.
Geçenlerde de malum televizyondaki bir alt yazıda, kaset elimize geçince yayınladık, deniyordu.
Bu ne dikkatsizlik. Bir gün Roma'dan bir kaset gelir de, siz de farkında olmadan yayınlarsınız diye korkuyorum.
Kaset açıklama siteminin yeni bir edebiyat türü yarattığı hususu bir çok kişinin gözünden kaçtı.
Yeni türe, 'Şaibe Şantajı' adı veriliyor, bu konuda yeni eserler çıkacağını umarım.
Aslında bu Hanımefendi'yi Türk medyası hiç bir zaman anlamadı. Gece yarısı Emniyet Genel Müdürlüğü'nü bastı diye başlıklar attılar.
Aslında o, fedakar görevlilere supe vermeye gitmişti.
Şimdi bu kasetten sonra gazetelerdeki telefon faturaları asgariye indi.
Lady Gregory'nin ünlü oyunu 'Kulaktan Kulağa'da, birinin kulağına diğeri masum bir haber verir, söz kulaktan kulağa geçerken arbede çıkar.
Kulağa yapılan hakarete gelince...
Benim müzik dergilerimde, CD'lerin, kasetlerin eleştirisi için kulak kullanılır. Beş kulak en iyisidir, bir de en kötüsü.
*
TÜRKİYE’DEKİ amatör teknolojik gelişimin de, bu kaset vesilesiyle ne düzeye geldiğini öğrenmiş bulunuyorum.
Meğer bu kaseti devlete ait bir kurum değil, vatanını, milletini seven bir vatandaş doldurmuş.
İftihar edin, kaç tane gizli, köşede kalmış Bill Gates'imiz var? Evinde oturuyor, Türkiye'nin bir numaralı gazetesinin, bir numaralı adamının sesini kaydediyor.
Bilişim Fuarı'nı düzenleyen arkadaşlar bu kişiyi mutlaka bulsun.
Eskiden ‘‘Büyük Birader Gözlüyor’’, denirdi, şimdi buna bir başkası daha eklendi: ‘‘Hanımefendi Dinliyor’’.
Buna da şaşırmadım, audio-visüel çağda; sadece görsellik yeterli değil, işitsellik de şart.
Şimdi Hürriyet'te 1999 yılında iki yeni kadro kuruldu.
Bir pantomimci aldık, konuşmadan meramımızı birbirimize hareketlerle anlatıyoruz. Kulaktan kulağa fiskos da, yerin kulağı vardır sözü yüzünden pek tercih edilmiyor.
İkinci yeni kadroyu da, casusluk romanlarının yazarı Osman Aysu'ya verdik. Bir üçüncü kadro için de, asimile olmamış Kızılderili arıyoruz.
Bugün tatil. Evinizde ayağınızı uzattınız, telefonu elinize aldınız, konuşuyorusunuz. Aşkolsun, cesur bir vatandaşsınız. Gafil avlanmayın, Amerikan filmlerindeki gibi sizi uyarıyorum. En masum konuşmalarınız bile ilerde delil olarak aleyhinize kullanılabilir.
*
ŞİMDİ ben bu yazıyı kasete de okudum, eğer yazım yayınlanmazsa, bir gün bir vatansever bulur ve nasıl olsa gerekli mercilere ulaştırır umudundayım.
Ucuz, sıradan bir Amerikan dizisinde figüranlığı bize reva görenler ayıp ediyor.
Paylaş