Paylaş
Senfoninin dünya promiyeri yapıldı. Besteyi İstanbul Müzik Festivali sipariş etmişti.
Gürer Aykal’ın yönettiği Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın eşliğinde senfoni çalındı. Say, önce Beethoven’ın Üçüncü Piyano Konçertosu’nu kendi bezemeleriyle çaldı. Büyük virtüözlerin düzeyinde bir icra idi.
Mezopotamya Senfonisi’nin solistleri; Carolina Eyck (theremin), Bülent Ecevit (bas flüt), Çağatay Akyol’du (bas blokflüt).
* * *
MEZOPOTAMYA’nın iyi müziği kadar taşıdığı mesajdan da söz etmek gerekir. Say bu bestesinin içeriğini şöyle özetliyor:
“Mezopotamya Senfonisi, insanların ölmesi, öldürülmesine karşın bir barış çağrısı.”
Konserin başında, besteci, bestelenme sürecini anlattı, enstrümanları kullanışı konusunda dinleyiciyi aydınlattı, o bölgenin duyarlı özelliklerini sıraladı.
Yapıtın tanıtımı üzerine bilgi vermeden önce bir önerimi yazacağım.
Mezopotamya’nın klibi yapılmalı, bütün televizyonlar bunu yayınlamalı.
Sorunların çözümünde, kitlelere duyurulmasında sanatın gücünü yeniden anımsatmalı.
İstanbul Senfonisi’nde, Türkiye coğrafyasını insanıyla, sorunlarıyla müziğe getirmesi, Say’ın yaşadığı ülkede sanatçı sorumluluğunu her zaman hissettiğinin göstergesi.
Ülkesini, insanını çok seven insanların eleştiri hakkının da tanınmasından yanayım.
* * *
BESTE on bölümden oluşuyor:
- Ovada iki çocuk
- Dicle
- Ölüm kültürü üzerine
- Melodram
- Ay
- Güneş
- Kurşun
- Fırat
- Savaş üzerine
- Mezopotamya türküsü.
Mezopotamya beni çok etkiledi. O bölgeyi gördüm, gezdim, az da olsa insanını tanıdım, acılarını hepimiz biliyoruz. Dinlerken, kendimi orada buldum, dertler, sorunlar, acılar beynimin bütün dokularını kapladı.
Konser programında yapılan açıklamadan bir bölüm, eserin gerçek çekirdeğini ifade ediyor:
“Mezopotamya’nın ana teması, Urfa bölgesinden bir Kürt türküsüdür. Eserde ölüm kültürü ve savaş üzerine bir yoğunlaşma var. Asur, Babil, Urartu, Sümer döneminden bu yana ilk akla gelen şey olan savaş, o günden bugüne, Ortadoğu’dan Güneydoğu’ya uzanan yolculuğuna devam ediyor. Eserin bir diğer bölümü olan Ay, gecenin ürkütücü karanlığına anlam katarken, Güneş ise göz kamaştıran bir hayatı simgeliyor. Dicle’nin sakin ve duru akışının aksine, Fırat’ın melodileri dinleyiciye onun köpüklü ve devinimli akışını hissettiriyor.”
* * *
FAZIL SAY, yeni bestesiyle hem müziğe hem de ülkesine hizmet ediyor.
Dinlemenizi salık vereceğim.
Paylaş