Paylaş
Metin Erksan’la, son zamanlarında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde buluşmuştuk. Dostluğumuz Kemal Tahir’in evindeki konuşmalarla pekişti. Halit Refiğ, kitabında Kemal Tahir’in sinemacı olarak en çok Metin Erksan’ı beğendiğini yazar. Sineması, sinemasının arkasındaki düşünceleri üzerine konuştuklarımı da gazetede yayımladım. Onunla ilgili arşive baktığımda, filmlerinin bugün de mutlaka seyredilmesi gerektiği kanısındayım. Felsefesi, dünya görüşü olan bir sinemacıydı.
Boyutunu ve içeriğini sevdiğim Turuncu Kitaplar dizisinde, onunla ilgili bir kitap bulunca sevindim, unutulmadığı için... Kitabın kapağı şöyle:
Metin Erksan
Aşktan, Ölümden Başka Bir Şey Kalmadı
Metin Erksan ile Söyleşiler (*)
Dizi danışmanı Enis Batur, Sunuş’ta kitabın yayımlanma gerekçesini belirtiyor: “Kişisel boyutu bir yana bırakırsak, söylenmesi, nesnel açıdan belirtilmesi gereken Metin Erksan’ın sıradışı, özgün, derin ve çalkantılı bir sanat ve düşünce adamı olduğu, bir de neredeyse unutturulmaya çalışıldığıdır.”
Söyleşiyi yapanlar: Enis Batur, Ömer Madra, Yıldırım Türker. İyi hazırlanmış sorulara, Metin Erksan gerçekten okunması gereken cevaplar veriyor. Metin Erksan, alanının her büyük ustası gibi, yaptıklarını övmüyor, yapamadıklarının sıkıntısını yansıtıyor. Türkiye koşullarında, 1964’te Berlin’de, Altın Ayı Ödülü alan ‘Susuz Yaz’ı çekmek, önemsenecek bir tanıtım sağlamıştır. İleriki ödüllerin önünü açan, Türk sineması diye bir sinemanın olduğunu anımsatan bir başarıdır. O, yalnız yönettiği filmlerle değil, kitaplarıyla da bugün okunması, anılması gereken bir ustadır.
Atıf Yılmaz, Türkiye’de de bir süre yaşayan James Baldwin’i Kemal Tahir’e götürmüş, o konuşmadan dikkatimi çeken bir bölüm: “Dünyada iki tane büyük roman var; biri Rus romanı, biri de Amerikan romanı. Kemal Tahir, Amerika’da roman yazılamaz demiş. Nasıl yazılamaz yahu; yazılmış bile: Nathaniel Havthorn’u, Herman Melville’i, Faulkner’ı, daha bir yığın insanı bir tarafa bırakıyorsun. Bunu büyük bir coşkuyla söylemişti Kemal Tahir.
- Kemal Bey’in böyle bir yanı da vardı, değil mi?
Kemal Bey’in böyle bir yanı vardı, gayet de hoş bir anıydı... Ama her söylediği de doğru değildi ki!..
Kendilerine solcu ya da sağcı diyen takım, kendi taraflarına çekmeye çalıştılar onu, yorumlamaya çalıştılar; halbuki böyle değildi...”
Söyleşilerde, Metin Erksan, başta Yılmaz Güney olmak üzere başka sinemacılar hakkındaki görüşlerini ortaya koyuyor. Söyleşiler bir yönetmenin bütün dünyasını yansıtıyor.
Paylaş