Paylaş
Galatasaray’da Yapı Kredi Vedet Nedim Tör Müzesi’nde yapıtlarından seçmeler, “Bir Usta Bir Dünya: Mengü Ertel” başlığı ile sergileniyor.
Serginin küratörlüğünü Sadık Karamustafa gerçekleştirmiş.
“Yaşamı ve Yapıtıyla - Bir Meşk Gibi” adlı kataloğun da tasarımını Bülent Erkmen yapmış.
Mengü Ertel’in çalışmalarının benim için de ayrı bir önemi vardır, Hürriyet Gösteri’nin uzun süre kullandığımız kapak düzenini de o yapmıştı.
Babıâli yokuşundan aşağı inerken, onu Vespa’sının üzerinde uçarken anımsıyorum.
Tiyatro meraklılarının, tutkulu seyircilerin çoğunun belleğinde onun tiyatro afişleri vardır.
İlk afişini Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Salıncakta İki Kişi için yapmıştı.
KATALOĞU Dilek Bektaş hazırladı.
“Mengü” yazısında Aykut Köksal, Ertel’in çalıştığı dönemin özelliğini ve onun tiyatro afişlerinin özelliğini anlatıyor:
Mengü Ertel’in tiyatro afişleri bu genel yönelimlerin ötesinde de anlamlar taşıyor: Ertel’in tiyatro ile ilişkisi siparişe değil, kendi seçimine dayanıyor. Yani tiyatro ile kurduğu ‘kişisel’ ilişki nedeniyle tiyatro eksenli işler yapıyor Ertel ve bunlar da sadece afişlerden ibaret değil, serbest çalışmalara ya da tiyatronun ikonik figürü Muhsin Ertuğrul’a dek uzanıyor. Hem grafik tasarımın bir ‘disiplin’ olarak henüz rüştünü ispat etmemiş olması, hem de tasarım disiplininin siparişle varlık bulan ayırıcı özelliğinin kendisini ilgilendirmemesi, Mengü Ertel’i, programını kendi belirlediği, sipariş edilmemiş, hatta sahneye konmamış tiyatro oyunlarının afişlerini yapmaya ve bunları sergilemeye götürüyor. Ve de ilk kez bunlardan birini yurtdışına gönderdiğinde grafik ürünün “basılı olması koşulu” ile karşılaşıyor.
(...) Sınırlarını disiplinlerin belirlediği normlarla değil kendi tanımladığı özgür üretim bağlamıyla tanımlayan bir ‘sanatçı’ Ertel.
Onun bizden olanla Batı’lı olan arasındaki sanatsal dengeyi, özgün bireşimi nasıl kurduğunu aşağıdaki bölümü okuduğunuzda anlayacaksınız.
Ne diyor Ertel?
Tezhip, Minyatür, Hat, Ebru, Karagöz figürleri gibi çağdaş grafik sanat tanımlamalarına yüzde yüz uygun ve tüm dünya grafikçilerinin varmak istedikleri en üst düzeydeki biçimlendirme, renklendirme, istifleme olgusuna çoktan varmış bir kalıtımın üstünde oturuyor ve yüzümüzü Batı’ya dönerek onların yaptıklarına öykünüyor, onların değerlendirmeleri ile övünç duyuyoruz. Sanıyorum, son birkaç yıldır biraz daha sağlıklı ve bilinçli bir yaklaşımla gelişiyor Türk grafik sanatları. (...) II. Dünya Savaşı sonrası değişen koşullar, artan yayınlardaki çok çeşitli örnekler, yürekli yeni atılımların ulaştığı üstün yaratı düzeyi Türk afişçilerini de yüreklendirdi.
GRAFİK tasarımın büyük bir ustasının çalışmalarını görün.
Ona ve kuşağına ne çok şey borçlu olduğumuzu daha iyi anlayacaksınız.
Paylaş