Malik Aksel’in oğlu Murat Aksel başka mirasçılara örnek olmalı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GEÇEN cuma günü kitap köşesinde bir kitabı tanıtmıştım, Beşir Ayvazoğlu’nun yazdığı Malik Aksel - Evimizin Ressamı’nı.
Her kitabın bir serüveni vardır, Ayvazoğlu da bu kitapla ilgili serüveni biyografi kitabının başında yazmıştı. Ben bugün bu kitapların çıkmasını mümkün kılan malzemeyi sağlayan birinden söz edeceğim, Malik Aksel’in oğlu Murat Aksel’den... Bursa’da yaşayan Murat Aksel, babasının kitaplarını, resimlerini, eserlerini korumuş. Ayvazoğlu’nun belirttiğine göre bir bibliyofil. Zaten başkası olsa, babasının bıraktıklarının değerini bilemezdi. Ben, kendine miras kalan kitapları, malzemeyi, resimleri, eserleri koruma görevini ihmal etmeyen, bu kan sorumluğunu taşıyan kişilere saygı duyarım. Hakkında okuduğum yazıdan tanıdığım Murat Aksel de böyle biri. Ayrıca babasının birçok tablosunu Bursa Kent Müzesi’ne bağışlamış. Müzenin envanterine geçmiş bu yapıtlar şimdi sergileniyor. Ayrıca yayınlanan özel baskı ve boyuttaki prestij kitabın bütün ekonomik yükünü de üstlenmiş. Babasının tablolarını da Bursa’daki evde koruyor. Özenle seçtiği, biriktirdiği kendi kitaplarını da kütüphaneye bağışlamış. Onun bu davranışının, yaptıklarının başka ailelere de örnek olmasını diliyorum.
NİCE AİLELER babalarından kalan malzemeyi bir an önce elden çıkarıyorlar, kitaplarının yayınlanması, yaşaması için hiçbir çaba göstermiyorlar. Bu konuda o kadar çok sayıda olumsuz örnek var ki, olumlular bu nedenle önem kazanıyor. Öbür yandan bir başka sorun da var. Bazı aile bireyleri de kalan kitapların yayınlanması, bestelerin CD’ye aktarılması için öylesine yüksek bir ücret istiyorlar ki, ne basan bulunuyor, ne de CD’ye aktaran. Öylesine örnekler var ki, kitabı bir milyon bassanız, CD’den beş yüz bin satsanız gene telifi karşılayamazsınız. Antoloji hazırlayan iki saygın edebiyat ve bilim insanı, mirasçıların peşine düşmekten bitap düştüler, çoğuna da erişemediler, bu yüzden önemli bir antolojiyi basmaktan korktular. Yazar kuruluşları, bu sorunla ilgilenmeli, gerekirse bakanlığı da devreye sokmalı. Hepiniz size miras kalan eserlerin, bestelerin daha çok kişiye ulaşması, bunların yaşaması için Murat Aksel çözümünü benimseyin.
MALİK AKSEL yazımın yayımlanmasından sonra Ali Dilber’den bir e-posta aldım. Malik Aksel’le kesişen yollar’dı başlığı. Ali Dilber adını kitap meraklıları bir kitaptan anımsayacaklardır: Frantz Fanon’un Yeryüzünün Lanetlileri kitabını dilimize çevirmişti. Sonunda güzel bir müjdeyi de paylaştığı e-postasını birlikte okuyalım: “Türk Sinemasının gurur kaynaklarından biri olan “Kızılırmak-Karakoyun” filminin art direktörü ve Lütfi Akad’ın 1. asistanıydım. O dönemde pek alışılmış bir yöntem olmayan kostüm ve çevre düzeni için bir ay kadar araştırma yapmıştım. L. Akad hocamın yönlendirmesiyle bilhassa kostümler için Malik Aksel’in kapısını çaldım. Birkaç gün süren çalışma ve bir defter dolusu çizimle geri döndüm. Şehir tiyatroları atölyeleri çizimlere can verdi. Bu karnaval/folklor gösterisi havasında olmayan kostümler Yılmaz Güney’le Nilüfer Koçyiğit’in ve bütün ekibin doğallıklarına yardımcı oldu sanırım. Şimdi Malik Aksel hoca ile yolum kesişiyor, bitirmeye çalıştığım ‘Selanik Alev Alev’ adlı romanım gene onun dünyasından 1912 yıllarından bir kesiti anlatıyor.”
ALİ DİLBER adını edebiyat ajandanızın bir yerine yazın, yakında onun adını çok duyacaksınız.