Maçka Palas’taki buluşmalar

Yazar evlerinin korunmasının, müzeye dönüştürülmesinin gerekliliği üzerine Hürriyet’te bir kampanya başlatmıştık. Kendi evlerinin ya da uzun süre oturdukları evlerin müze yapılması düşüncesi kabul gördü.

Haberin Devamı

Abdülhak Hâmid’in Maçka Palas’ta oturduğu dairenin satılması ve popüler bir restoran işletmecisine geçmesi, tartışmaları gene alevlendirdi.

Apartmanın dışında bir plaket vardı, umarım ona dokunmamışlardır.

Şair o evde birçok konuğu kabul etmişti, en çok hatırlananı da Nâzım Hikmet’in onu ziyaretiydi. Eşi Lüsyen Hanım’la birlikte birçok edebiyatçıyı o evde ağırlamışlardı.

O katı ‘Gazup Bir Şair’ şiirinde yazmıştı Hâmid:

*

“Sanmayın yer altında bir bodrum,

açmışım gökyüzünde bir uçurum,

ki derûnunda ben varım ancak!

Anlayan kimse var mı hatırda

Ben eminim ki devr-i hâzırda

Yazdığım şeyler anlaşılmayacak.”

*

Selim İleri ‘Kumkuma’ romanında, Abdülhak Hâmid’i, eşini, çevresini, ziyaretçilerini, yaşamının değişik evrelerini anlatıyor:

“Hazin bir azap günü, yine sonbaharda, üzüntüler cümleleri parçalıyor. Hayat bir yanıltı. Uzak, her şey çok uzak.

Haberin Devamı

Bebek’teki üçüz yalı, Çamlıca’daki bülbül yuvası köşk, Maçka Palas’ta salon-salamanje...

Ulu şair nereye adım atsa; her köşeden üstüne üstüne gelen Samipaşazâde Sezai’ler, Namık Kemal’ler, Halid Ziya’lar, II. Abdülhamid’ler, Abdülmecit Efendi’ler, Ahmed Hâşim’ler, Nurullah Ataç’lar, ötekiler! Bir ihtiyarın dehşetengiz akşamı başlıyor.”

Selim İleri’nin ‘Kumkuma’sı bir şairin çevresinde gelişen edebiyat dünyasını kara bir alayla bize aktarıyor.

Edebiyat tarihinin ünlülerinin hem şairle hem de birbirleriyle ilişkilerini sergiliyor:

“Etrafını sarmış yalnızlığa, kimselerin aramayışına, ihmallere uğramışlığına, belediye evin kirasını ödeyerek cevap verdiğini, lütufta bulunduğunu zannediyor. İstemem! Kimsesizliğe, ıssızlığa tahammül gücü, kalbindeki çocuktan. O dinmez çocukla hep haşır neşir. Belediyenin sadakası kendine kalsın, İstanbul Şehremâneti!”

Siyasal rejimlerin değiştiği, yönetenlerin tavırlarının farklı olduğu bir dönemde bir şairin kâbusları. Değişimi ve yaşananları şöyle anlatıyor Selim İleri:

“Para pul yetmiyor; yıllar geçtikçe asil aileler dara düştüler, Maçka Palas boşaldı. Herkesin kirasını Şehremaneti İstanbul ödeyemez ki.

*

Yepyeni, pırıl, pırıl, dimdik, Abdülmecid Efendi’ye model duruyor. Tuval üzerine yağlıboya, miladi 1917, Âşiyan Müzesi’ne kaldırmışlar.

Haberin Devamı

Saçlarım, sakalım, bıyığım, kılık kıyafetim fevkalâde Avrupaî. Abdülmecid Efendi’ye demiştim ki: Ee ne yapalım biz böyle yetiştik, böyleyiz! Son halife, ‘Beyefendi çok şıksınız’ demişti, fevkalâde kibar adamdı.”

Eşi Lüsyen Hanım da elbet bütün bu ilişkilerde belirleyici bir rol üstleniyor.

Lüsyen Hanım’ı ben de İstanbul Erkek Lisesi’ndeki Abdülhak Hâmid’i anma töreninde görmüştüm. Yapılan konuşmalardan sonra, ‘Makber’i andırırcasına salonda ışıkların bazıları söndürüldü.

İsmi yanlış anımsamıyorsam müdür Ahmet Özbey, Lüsyen Hanım’la birlikte salondan çıkmış, biz de onları takip etmiştik.

‘Kumkuma’ romanında Abdülhak Hâmid aracılığıyla döneminin pek çok edebiyatçısının da portre çizimlerini lezzetli bir üsluptan okuyacaksınız.

Haberin Devamı

(Kumkuma, Selim İleri, Everest Yayınları)

ABDÜLHAK HÂMİD TARHAN OKUNMALI

HANGİ vesileyle olursa olsun bir edebiyatçı gündeme gelince, onun yeniden okunma hareketinin başlayacağı inancındayım.

Hiç kuşkusuz salık vereceğim iki kitap var:

Biri İnci Enginün’ün hazırladığı ‘Bütün Şiirleri’, ikincisi gene İnci Enginün’ün hazırladığı ‘Abdülhak Hâmid’in Hatıraları’.

Hâmid’in ilgimi çeken bir alışkanlığından söz etti Enginün.

Hâmid, duvara koyduğu hatıralarından oluşan panoya ağlama duvarı der ve her gittiği yere götürürmüş.

Şiirlerin başında, ‘Hâmid’in Şiirleri Hakkında’ yazısında, şairlerin yargılarından seçmeleri okudum:

Namık Kemal, sana hitap için adından büyük unvan bulamıyorum, der.

Haberin Devamı

Tevfik Fikret onun için güzel bir şiir yazar.

Nurullah Ataç, o eski şiiri yıkmış, yerine de bir şey koyamamış hükmünü verir. Süleyman Nazif’in onu şair-i a’zam saymasına kızıyordu.

Nâzım Hikmet onu yıkılacak putlar arasında görüyordu.

Turgut Uyar, devrinde gösterdiği cesareti beğeniyordu.

Hâmid, nerelerde oturmuştu?

İstanbul’daki değişik ikametgâhlarında daima şehir ve kırla iç içe yaşamıştır. Oralarıyla ilgili izlenimlerini de yazmıştır.

Tek ciltte bütün şiirlerini bulabilirsiniz.

Hâmid yetmiş iki yaşında iken hatıralarını İkdam ve Vakit gazetelerinde yayınlamıştır.

Türk şiirinin tarihini öğrenmek için mutlaka Abdülhak Hâmid Tarhan’ı okumalısınız.

(Dergâh Yayınları)

Yazarın Tüm Yazıları