Kızıyorlar ama yargılamıyorlar

YALÇIN DOĞAN’ın bu yılın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Avusturyalı yazar Elfriede Jelinek’le yaptığı konuşmadaki (Hürriyet Pazar, 14 Kasım 2004) bir cümle, pek çok yazarın kişisel manifestosunda yer alacak doğruluğu ifade ediyordu:

‘Ülke ideolojik olarak o kadar sağdaydı ki, sadece solculara katılabilirdim. Tarzım, herkes sağa yürüdüğü zaman, hemen sola yürümektir. Toplum, tek tarafa yüklenmiş bir tekne gibi devrilmesin diye.’

Yazarın sorumluluğunun gerektirdiği toplumsal, ahlaki, vicdani bir denge.

12 Mart, 12 Eylül sonrası, darbeleri, politika dışına atılmayı, çekilmeleri eleştiren yazarlarımızın, romancılarımızın DGM kapılarında geçirdikleri günleri unutmak/unutturmak isteyenler, bu tespitin doğruluğunu geç de olsa anlayacaklardır.

Bir ülkenin vatandaşı olmanın onu eleştirmeden sevmek anlamına gelmediğini Jelinek yeniden gündeme getiriyor.

Bir yazarın; iktidarın, genelgeçer inançların, kanaatlerin papağanı olmadığını Jelinek’in yazdıklarından ve hayatından yeniden öğreniyoruz.

Bu sözleri, kendileri gibi düşünmeyenleri nerdeyse vatan haini ilan etme raddesine getirenlerin dikkatle okumalarını dilerim.

* * *

YALÇIN DOĞAN’ın çok şey öğrendiğim röportajından iki gün önce International Herald Tribune’de Jelinek’le ilgili Richard Bernstein’in bir yazısını (Friday, November 12, 2004) okumuştum.

Çoğu ona Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan ilk Avusturyalı yazar, diyorlar. Gerçi daha önce Elias Canetti bu ödülü kazanmıştı ama onu tam Avusturyalı saymıyorlar.

Yazar hakkındaki eleştirileri okudum. ‘Zehirli bir kalemi var’ diye tanımlayanlar olduğu gibi, ‘Dar kafalı burjuvaların kuşatmasını en iyi anlatan gözlemci’ diyenler de var.

Yalçın Doğan’ın bir sorusuna verdiği yanıt neydi?

‘Pornografiyi açıklayamam ama müstehcen yazıyorum.’

Ülkesindeki sert eleştirilerden biri de bu tavrından ötürü yapılıyor.

En ünlü eseri Piyanist’teki ana ile kızı arasındaki patolojik, sado-mazo ilişkinin, kendisiyle annesinin yaşamından kesitler olduğunu iddia edenler de var.

Avusturyalı bir gazeteciye göre de Jelinek birçok şeyden nefret ediyor, bu Avusturyalıların hayat görüşüne de aykırıymış. Neden, çünkü Avusturyalılar şen şakrak, güzelliklerle dolu bir hayatı severlermiş.

Sonunda akıllarınca öldürücü darbeyi vuruyorlar: ‘O bir tür entelektüel tahrikçidir.’

Nefret edenleri, sevenlerinden çok. Toplumu sarstığı için. Yerlerinden kımıldamak istemeyenler her toplumda vardır.

Ne var ki, benim asıl dikkatimi çeken şu. Eleştiriyorlar, kızıyorlar ama onu yargılamaya kalkışmıyorlar, hiçbir merci de sen Avusturyalıları nasıl böyle gösterirsin diye hırpalamıyor.

Yazarın özgürlüğüne saygı gösterdikleri için.

Yoksa yabancı dergilere demeç verenlerin başına gelenleri acıyla hatırlıyorum.

* * *

BU röportaj için teşekkür etmeliyiz Yalçın Doğan’a. Hem bir yazar ahlakı üzerine düşünmemizi, yazmamızı sağladığı için, hem de ona karşı nasıl davranılması gerektiğini hatırlattığı için.
Yazarın Tüm Yazıları