Kısa süreli tatiller ve ayakkabılar

Çok severek okuduğum Alberto Manguel’in kitabından bir not.

Haberin Devamı

 

“Ayakkabı bağlamayı 17 yaşında öğrenince yazarlıktan başka bir iş yapamayacağımı anladım” diye yazmış.

Aşağı yukarı benim de öğrenmem o yaşlara rastlıyor, belki ben de bu gerekçeyle ilk karalamalarımı çiziktirmeye başladım. İlk yazım 1954’te yayımlandı.

Manguel İstanbul’a geldiğinde bu satırları ona okudum, kaderimizin kesiştiği noktaya değindim. O da kitabını, “Fantastik dostum Doğan Hızlan’a” diye imzalayıp verdi.

Henüz tam öğrenmiş değilim, en münasebetsiz yerde çözülüyor bağlarım.

Köpekler, kediler sizin zaaflarınızı hemen fark ederler.

İzmir’in tanınmış adlarından Benal Arıman’a bir çay davetine gitmiştim, şimdi cinsini hatırlamadığım bir köpecikle birlikte kekimizi yedik. Sanırım ona sempatik bakmamışım ki, geldi ayakkabımın bağlarını gözümün içine bakarak çözdü. Eve kadar bağsız gittim.

Haberin Devamı

Kısa gezilere gidenlerin çabuk valiz hazırlayanlarına imrenirim. Sözgelimi birçok insan cuma akşam giderler, pazartesi günü de dönerler. Valiz hazırlamak da ayrı bir sanattır. Bir tekstil firması, valiz nasıl hazırlanır diye bir kitapçık çıkarmıştı. Ben her şeyim yanımda olsun istediğim için seyahatlerden pek hoşlanmıyorum.

İnanmayacaksınız ama ayakkabı üzerine epey roman yazılmış.

Şimdi bazı AVM’lerde sanatçıların adına yapılmış ayakkabılar var.

‘Dost başa düşman ayağa bakar’ sözü ne derece doğrudur bilemiyorum. Çünkü şimdi her şey standartlaşınca bu söz de geçerliğini kaybetti.

Ayakkabı sanayinin yoğunlaştığı semtler vardı, bunların başında Gedikpaşa gelirdi.

Ismarlama ayakkabı yapan firmalar da İstanbul’da gözde dükkânlardı.

Hasılı bu gidişle yalınayak dolaşacağım ya da klasik damat terliği alacağım!

Şimdi şehri dolaşırken zihnimde dünle bugün dans ediyor.

 

İKİ CADDE BÜNYE DEĞİŞTİRDİ; BİRİ İSTİKLAL, DİĞERİ DE BABIALİ

İki caddeyi de ihmal edemem. Birisine eskisi kadar gitmesem de.

Babıali’ye sık sık uğruyorum. Kırtasiyenin başkenti. Hâlâ aradığımı orada buluyorum. Kitap açısından da öyle.

Cağaloğlu’ndan aşağıya inerken yayınevlerinin sahiplerini dükkânlarında otururken görürdüm.

Haberin Devamı

İnkılâp Kitabevi’nin sahibi Nazar Fikri, Remzi Kitabevi’nin sahibi Remzi Bengi, Hilmi Kitabevi’nin sahibi İbrahim Hilmi yazarlarla burada görüşürlerdi.

Semih Lütfi’ye de uğramadan geçmezdik.

Oradaki kitap satıcılar birer danışman gibiydi, kitap seçmede yardımcı olurlardı.

Şimdi bilgisayara basılıyor, ‘var, yok’ cevap veriliyor.

MEYVEDEN DE YEMEK YAPABİLİRSİNİZ

NİHAT Özdal’ın ‘Meyve Yemekleri’ kitabı ağız tadınızı çeşitlendirir.

Tam adı şöyle: ‘Meyve Yemekleri - Coğrafi Keşifler Öncesi Meyve Yemekleri’

İthaf kime: “Babaannem Dünyazad’a”

Önsöz’den: “Meyvelerle yemek bahsi açıldığında çoğu zaman bir şaşkınlık olur. Domates ve biber gibi ürünlerin Anadolu’ya ve Avrupa’ya geliş tarihlerini düşününcü bu şaşkınlığa şaşırırım. Çocukluğum bir meyve bahçesinde geçti.

Haberin Devamı

Meyveler ve bunun mutfak ile ilişkisine ilgim çocuk yaşlarda başladı, sanırım bibere ve domatese bir türlü ısınamadım. Meyveler halen nehir mutfağında çok sık kullanılır.

Urumlu dutlar kararmadan babaannem kırmızı hallerini toplamamı isterdi, bunları kurutur, döver bu tozla pınara yakın yerlerden avlanan şabut balıklarını soslardı. Sarı eriklerden yaptığı marmelatların tadı da halen damağımda.

Meyveler aslında sudan daha çok güneşi sever. Güçlü aromalarını hep daha sıcak iklimlerde bulurlar.”

(Alfa Yayınları)

KARADENİZ KİTAP FUARI 30 EYLÜL’DE AÇILIYOR

TÜYAP Fuarcılık tarafından Samsun’da düzenlenen Karadeniz 8. Kitap Fuarı yarın kapılarını açıyor.

Fuar bu yıl 192 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla gerçekleşecek. 72 kültür etkinliği yapılacak. Fuar 8 Ekim tarihine kadar açık kalacak.

Haberin Devamı

Panel, söyleşilerin yanı sıra atölye çalışmalarına, çocuk etkinliklerine de ağırlık verilecek.

Daha fazla bilgi için:

https://www.karadenizkitapfuarisamsun.com

Yazarın Tüm Yazıları