Kıraathaneden Cafe'ye

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Gelişen ve değişen Türkiye'yi başka başka mekanlarda izlemek mümkün. Griliklerden pembe gerçeklere de kafamızı kaldırıp bakabiliriz.

Küçük değişimler gibi gelebilir sizlere ama inanınız bütün hayatımızın, yaşama biçimimizin, alışkanlıklarımızın haritası burada çizilir.

Çocukluğumun kıraathanelerini düşünüyorum, insanların sadece konuşmak ve oyun oyanamak için geldiği yerleri.

Anılarım arasında ikisi hala tazeliğini koruyor:

Birisi annemle babamın içkisiz Türk müziği dinlemek için gittiği Hacı Bekir karşısındaki Borsa Kıraathanesi, (Borsa o zaman Sirkeci'deydi, yanında da Borsa Lokantası vardı) diğeri de İkbal Kıraathanesi.

Oraya, Türk müziğini, kafaları dumanlanmadan dinlemek isteyenler giderdi.

Diğeri de yazarların buluştuğu yer.

Orhan Kemal, Muzaffer Buyrukçu ve Kapalıçarşı'daki işine giderken bazan içeri giren Edip Cansever.

Dün sabah, Etiler'den Erenköy'e giderken, kahveden, kıraathane'den cafe'ye dönüşümün farkını yaşadım.

***

Eskiden kıraathanelerde sadece günlük gazeteler bulunur, emekliler oraya günün haberlerini öğrenmeye ve yorumlamaya gelirlerdi. Bilardo masalı olanları da vardı. Bu sevdiğim zarif oyun da artık bağımsızlığını kazandı, sığıntılıktan kurtuldu.

Kıraathanelerdeki, kahvelerdeki emeklilerin yerini cafe'lerde genç kuşak aldı. Onlar hem gazete okuyorlar hem dergi. Kitaplarıyla da buraya gelebiliyorlar, kahveye kitapla gelen birinin olabileceğini tahmin etmiyorum.

İnsanların hayatı sıkıcılıktan kurtuldu, eleştirdiğimiz televizyonlar bile, kahve köşesinde pinekleyenlere bir can verdi. Dünyayı bu küçücük kutudan öğreniyorlar.

Cafe'leri artık kendi başlarına, sadece kendi işlevlerini yerine getiren mekanlar olarak da görmüyorum. Birer okuma salonu niteliğini de taşıyorlar içlerinde.

Belki Türk kahvesinden sonra, nescafe, süzme kahve de damak tadımızı değiştirdi.

Cafe'leri tamamalayıcı unsur kategorisine koyuyorum. Kitapçıların yanında, elli metre ötesinde ya da içinde, kitapla birlikte anılan her şey kabulüm.

Kitabınızı alıyorsunuz, bir de kaset ya da CD seçtiniz, masaya oturdunuz, walkman'ininze, ya da Discman'inize yerleştirdiniz, hem kitabınızı okuyorsunuz, hem istediğiniz müziği dinliyorsunuz. Odanızı bugün buraya getirdiniz, daha ne istiyorsunuz.

Ben pastaneleri tercih ederim, onların ritüelinden vazgeçmem, ne var ki cafe'lerin kitaplı, dergili hafif meşrepliğine de yabancı kalamam.

Cafe'nin ayaküstülüğüne karşı, pastanelerin oturaklı tavrını da ihmal etmemenizi tavsiye ederim.

Yurt dışına gidenler hiç durmadan Paris'teki cafe'leri överlerdi. (Müsaadenizle ben yol ortasındakileri sevdiğimi söyleyeyemem.)

Kitabınızı bıraktınız, müziği susturdunuz, çevrenizi, ufkunuzu genişletmek istiyorsunuz, darlıklardan sınırsızlıklara yol almak istiyorsunuz.

İnternet cafe'leri emrinizde. Bilginizi artırın, dünya turu yapın. Yaşadığınız mekan birdenibire üstü açılarak gökyüzüne dönüşecektir.

Gözlerinizi bir meçhule dikeceğinize, ekrana dikmeniz hayrınıza.

***

Yakınlarınıza bir son verin. Kahvede vakit öldürüyor sözü yürürlükten kaldı.

Çocuklarımız, gençlerimiz oraya kitap okumaya, İnternet gezintisine gidiyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları