Kedi paranoyası

Bilge Karasu’ya... Kedisiz ve kitapsız bir ummandaki dostuma...

GARFIELD’i seyrettikten, dostum Deniz Kavukçuoğlu’nun Kedi Gülüşü’nü okuduktan sonra, az daha sokağa fırlayacak, bir sokak kedisini alıp eve götürecektim.

Çok yakından tanıdığım iki kedi hakkında uzaktan edindiğim tecrübelerimden -çekingen okşayışları saymazsak- yola çıkıp pati izi sürdüm.

Tansu-Ertuğrul Özkök’ün kedisi Koska’yla başlamalı işe.

Okşadığım, yakından tanıdığım bu hanımefendi nasıl biriydi?

Veteriner Hekim Talát Gülbay olmasaydı, tandığım kedilerin iç dünyasını keşfedemeyecektim.

Koska,
İran çinçilasıymış, ev kedilerinin şahı. Benim gibi sokaktan da, yürümekten de nefret ediyor.

Gülbay, ‘Evde biblo gibi durur’ diyor. Sahi vakur bakışlıdır.

Kısa süre önce komşum olan Nurcan Akad’ın Yavruş adını taktığım kedisi de, İran-Siyam meleziymiş.

Melez deyince, Tansu Özkök’ün Baskın Oran’dan aktardığı bir sözü size aktarayım:

‘İnsanların melezi, hayvanların saf kanı makbulmuş.’

Yavruş
’u akşam eve döner dönmez balkonun penceresinden bana bakarken bulurdum. O da tam bir beyefendiydi; ama şimdi beyefendiliğini sürdüremiyor. Uyurken belki rüyasına giriyordur, eski haşarı günleri.

Annemin balık, pirzola gibi baştan çıkarıcı önerilerini her zaman reddetmiştir.

Evin her tarafını dolaşırdı.

Sonradan Talát Gülbay’dan öğrendiğime göre, kediler, doğuştan paranoyak olduklarından, önce emniyet içinde olup olmadıklarını anlamak için mekánı dolaşırlarmış, sonra oturur yemeklerini yerlermiş.

* * *

YEMEK dedik...

Bazı evlerde insanlardan artan yemek kedilere verilmiyor, kedilerden artan yemek, onların beğenmedikleri, insana veriliyor.

Gülbay’ın babası bir gün sofrada veteriner hekim dostumuza, tavuğun burasını yer misin diye sormuş. Yanıtı basit:

‘Çünkü Casper bunu yemiyor da ondan!’

Ahmet Hamdi Tanpınar
’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kapağındaki kuzguni kedili resmini çok merak ederdi bir arkadaşım.

Tomris Uyar’ın konulduğu yerden kalkmayan, tombul, yaşlı, hoş kedisi Kırlent’i hálá hatırlarım.

Kendi de bir kedisever olan Necip Kocayusufpaşaoğlu ile birlikte Kezban-Hüseyin Hatemi’nin evine gittiğimizde, kütüphanelerinde kedilere dair kitap ve ansiklopedilerden oluşan hoş bir köşe görmüştüm.

* * *

ACABA bu yazıyı burda noktalamalı mı? Kediler üzerine yazdıklarım yeterli mi? Kedi sevenler acaba bu yazıdan tatmin oldu mu?

Bakın kedi paranoyası beni de sardı. Bu yüzden yarın gene kedilere devam edebilirim.

Siz bu yazıyı okurken, sevgili hocam Prof. Dr. İsmet Sungurbey, sokakları dolaşmış, kedileri doyurmuş, sevecenliğinin mutluluğunu tadarak evine dönmüştür.
Yazarın Tüm Yazıları