Paylaş
Gamze Yücetürk-Serpil Yıldırım’ın çevirip derlediği ‘Arap ve Fars Kadın Öykücülerden İnciler’ kitabı, iki ülkenin de edebiyatını tanımada önemli bir kaynak niteliği taşıyor. Antolojideki bazı adları, iyi bir edebiyat okuru tanıyabilir, çevirilerini okumuş olabilir. Coğrafi yakınlığın, edebiyata yansıyıp yansımadığıyla ilgili bu çevirilerden de bir sonuca varmak mümkün.
Antolojinin başındaki Önsöz’de; antolojiyi hazırlama gerekçelerini, seçim için kullandıkları ölçütleri açıklıyorlar: “Yüzyıllar boyu birbiriyle etkileşim halinde olan iki milletin edebiyatında, Arap ve Fars edebiyatında, kısa öykünün tarihi de aynı dönemlerde 20. yüzyılın ilk yarısında gelişme göstermiştir. Bu toplumlarda kadın öykücülerin gerek dili kullanışı gerekse kurgu becerisi bakımından erkek yazarların gerisinde kalmadığı dikkat çekmektedir.
“Buna rağmen, bugüne kadar bu iki milletten kadın yazarları bir araya getiren herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Dolayısıyla bu kadın yazarların sesini Türkçede duyurmak gayesiyle böyle bir antoloji hazırlamayı gerekli gördük. Söz konusu antoloji, 15’i Arapçadan, 19’u Farsçadan olmak üzere toplamda 34 öykü içermektedir. Bu yazarları seçerken öncelikli olarak kendi ülkelerinde ün yaptıkları gibi ünleri ülke sınırlarını aşan, birçok tabuyu yıkarak dönemlerinde önemli eserlere imza atan yazarlara yer vermeye çalıştık. Daha sonraysa gerek kullandıkları teknikleri gerekse de eserlerinde işledikleri temalardan dolayı isimleri daha arka planda kalan fakat tanıtılmasının gerekli olduğunu düşündüğümüz yazarların öykülerine yer vermeye özen gösterdik.”
Antolojiye hangi yazarların öyküleri alınmış: Nevâl Es-saadavi, Selvâ Bekr, Hanân Eş Şeyh, Leylâ Ba’albekki, Emîlî Nasrullah, Ğâde Es - Semmân, Semîra Azzâm, Leylâ Osman, Sîmîn Dânişver, Golî Tereggî, Zoyâ Pîrzâd, Şehrnûş Pârsîpûr, Ferîbâ Vefî, Monîrû Revânîpûr, Ferhinde Agâyî, Mîtra Dâver, Ferîde Hırendmed, Âzâde Fâhrî, Şîvâ Erestûî, Yasemin Şokrgozâr, Mînâ Hejebrî.
Yazarların hayatını okuduğunuzda, bazılarının siyasi belirsizliklere, iç savaşlara rağmen ülkelerinde kaldığını, bazılarının da yurtdışına çıktıktan sonra ülkelerine dönmediklerini görüyoruz. Kimilerinin de aşk romanları yazarken, feminist bir anlayışı benimseyip kulvarlarını değiştirdiklerini görürüz... Birçoğunun ele aldığı konunun bizim coğrafyamızla kesiştiğini, aynı trajedilerin yaşandığını göreceksiniOkunması gereken bir antoloji.
Paylaş