Paylaş
ÖYKÜ türünün büyük ustalarından biridir Tarık Dursun K.
Bir öyküsünün ilk satırını okuduğunuzda, elinizden bırakamazsınız, soluk soluğa bitirirsiniz.
Neden derseniz? Sinemadan gelen yanı ona hızlı bir tempo kazandırdı. Sinemanın hızını edebiyata getirdi.
İzmir’e gitmeden önceki yıllarda sık sık görüştüğüm bir dostumdu. Her konuşmasında bir yazarın hazırlığının izlerini hissederdiniz. İnce alayı, kırmadan yaptığı eleştiriler anılarım arasında.
Yazarlığın bütün yaşamı belirleyen bir uğraş olduğunun bilincini hiç kaybetmedi.
Ben yalınlığın basitliğe bu kadar düşman olduğunu onun yazdıklarından öğrendim.
Kendinden söz eden yazarlardan değildi, onun için de TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nda Onur Konuğu olduğu yıl yayımlanan kitabın başındaki yazı çok ilgimi çekmişti.
Kitap kendi yapıtlarından seçmelerin yanı sıra onun hakkındaki yazılardan oluşuyordu.
Kendini anlatan yazının başlığı şöyleydi: “Benim Hayatım Roman”.
Etkili bir otobiyografi örneğidir benim için bu yazı: “Bugüne dek hep başkalarını, başka başka kişilerin başka başka evrenlerini anlatmış biri için, bu kez kendini odaklaştırarak yine kendini anlatmaya kalkışması; dışarıdan göründüğü kadar kolay olmasa gerek.”
İnce alayla ince, sahih bir hüznün harmanlandığı bir yazı. Bazen derine inmeler, bazen de teğet geçmeler.
Yoksulluk ve yoksunluk bir yeteneği nasıl da biler? O gözle de bakın bu otobiyografiye.
Günlük hayatından saptamaları bir öykü gibi anlatıyor: “Ah roman kolay! Takarsın kâğıdı makineye, başlarsın yazmaya. Dursuz duraksız yaz! Roman bağışlayıcıdır, hikâyenin zalimliği onda yok; kusurlarını da güçsüzlüklerini de hoşgörür senin. (Öbür romancıları gözden kaçırmayın: Boşboğazları, gevezelikleri, palavracıları, yutturmacıları, çete kurucularını, tezgâhtarları...)”
*
‘TUT Elimden İzmir’ kitabında Özlem Fedai’nin Tarık Dursun K. (Kakınç )’ın Hayatı ve Edebî Faaliyetleri incelemesi yazarı ayrıntılı biçimde tanıtıyor.
Bu inceleme yazarın belgesel bir emekle hazırlanmış hayatı kadar, yazarlık serüvenini de anlatması açısından kaynak niteliği taşıyan bir yazı.
Mehmet Atillâ’nın yazısının başlığı da şöyle: ‘Romanlarıyla Tarık Dursun K.’
Yazarların eserlerini okuyoruz ama ne yazık ki Türkiye’de yazarlar hakkında biyografi, monografi türünde çalışmalar pek yapılmıyor.
Tarık Dursun K. ödül almasaydı, bu incelemeler de yayınlanma olanağı bulamayacaktı.
Okullarımız, üniversitelerimiz hep aynı kişiler üzerine tezler yaptırırken, bu yelpazeyi geniş tutmalarını öneriyorum.
Büyükler için kitaplarına geçmeden önce onun çocuk kitaplarına değinmeliyim.
Çocukların anlayabileceği ve sevebileceği bir dili vardı. Yalınlık anlayışı çocuk kitaplarında da başarılı olmasını sağladı.
Çocuk kitapları, okuma zevki açısından da, çocukların edebiyat sevgisini kazanmasında da etkili olmuştur.
Özellikle bu kitaplar içinde ‘Anadolu Masalları; Gel Zaman Git Zaman’ı çok severim. Çocuğunuza edebiyat zevkini aşılamak için onun çocuk kitaplarını salık veririm.
Tarık Dursun K.’nın yazdığı Mustafa Delioğlu’nun resimlediği ‘Benim Dedem Bir Tane’nin başındaki yazı: “Bu kitap öncelikle Almila’nın babaannesinindir, çünkü o istedi, o anlattı, dede de oturup yazdı. Dede şimdi her ikisine de teşekkür ediyor.”
Bir de dipnotu var: “Alara, dede seni unutmadı, bir roman da sana borçlanıyor.”
Kitap şöyle tanıtılıyor: “Hüzünlü ve komik.”
*
BUGÜN sıra büyüklere geldi.
Paylaş