İki özel antoloji

Yazımın başında belirtmem gereken bir şey var.

Antolojiler okurlar için hem yararlı, hem zararlı kaynaklardır.

İyi okurlar antolojilerden yola çıkarak, burada okuduklarından seçmeler yaparak, yazarların kitaplarına yönelebilirler.

Az zamanda çok bilgi edinmek, çok kişiyi tanımakla yetinen okurlar ise tek tek kitaplara gitme gereksinimi duymazlar.

Gene de iyi edebiyat yapıtlarını tanıtmak için, kişisel, öznel seçim merceğinden sunulsa da, antolojilerin önemli bir işlevini inkár edemeyiz.

Bu hafta özelliği olan iki öykü antolojisini yazdım.

Biri; Can Öykü Antolojisi-90 Yazar 90 Öykü.

Diğeri; Semih Gümüş’ün hazırladığı Öykünün Şimdiki Zamanı-Bugünün Ustaları.

Son yıllarda gerçekten öykü türünde başarılı ve yeni yazarların nitelikli kitapları yayınlanıyor. İki kitap da, toplam bir Türk edebiyatından öykü antolojisi değil, ikisi de öznel gerekçelerle hazırlanmış antolojiler.

Ne var ki, Türk öykücülüğünün panoramasını büyük ölçüde gösteriyorlar. Üstelik sizi başka antolojileri okumaya, tek kitaplara götürecek örnekleri seçmişler.

Can Öykü Antolojisi, Can Yayınları’nın 25. yılı dolayısıyla hazırlanan bir antoloji. Özelliği, 25 yıl içinde kitapları Can Yayınları arasında çıkan 90 öykücüden seçilmiş birer öykü içermesi.

Seçilen öyküler konusunda yazarlara da danışılmış, onların da onayı alınmış.

Toplu çalışmanın sonucunda ortaya çıkan bu antolojiyi yayına Faruk Duman hazırlamış. Okurken, Türk öykücülüğünün iyi adlarını burada bulacaksınız; ama unutmayın ki, burada yer alma şartı; yazarların kitaplarının Can Yayınları’nda çıkması veya en azından yayınlanan öykünün Can Yayınları’nın 25 yıllık serüveninde yayınladığı kitaplardan birinde olması.

Hiç kuşkusuz, çoğu kitap iyi öykücü, yayıncı Erdal Öz’ün değerlendirmesinden geçtiği için iyi yazarların iyi öyküleri. Bunun dışında yer alan 90 isme baktığınız zaman çoğu bir öykü ödülü sahibi, yine pek çoğu başka türlerde de eserler kaleme almış ve hepsinde rüştünü ispatlamış isimler. Antolojide yer alan ve bugün aramızda olmayan en yaşlı isimden en gencine kadar bütün öykücüler, hali hazırdaki öykü çevrelerinin beğenisini kazanmış isimler.

Antoloji bir yayınevinin 25 yıl içinde öyküye bakışını gösteriyor, ayrıca yukarıdaki gerekçeyi gözönünde bulundursanız da aşağı yukarı Türk öykücülüğünün 25 yılını yansıtıyor.

Can Öykü Antolojisi’nin Sunu’sunda Celál Üster, hem yayınevinin özelliğini, hem de öyküye verdikleri önemi belirtiyor.

Üster’in Sunu’sunda Erdal Öz bakın öykü için ne diyor:

"İyi bir romanı, uzun süren bir doğum sancısı gibi düşünürsek, öykü onun yanında bir baş dönmesidir. (...) Roman okuru sabırlıdır. İlk on sayfa, yirmi sayfa, otuz sayfa ilgisini çekmeyebilir; okur sabreder. (...) Öykü’nün böyle bir şansı yoktur. Öykü, daha ilk bir iki cümlede okurun ilgisini çekmek zorundadır. İlk cümle çok önemlidir öyküde. Diyelim, okur kitaptaki ilk öyküyü okudu. Bir yürek buruntusu, bir baş dönmesi yaşadı. Bir öykü, bir bütündür; bir roman kadar bütündür. Okurun hemen ikinci öyküye geçmesi, öykünün şanssızlığıdır. Okur, daha ilk öykünün baş dönmesini atlatamadan ikinci öyküye geçerse, o öykü kitabına yazık olacaktır. Okur, okumasına ara vermelidir, kalkıp -içiyorsa- bir sigara yakmalı, gidip pencereden rüzgarda sallanan bir ağacı, sokağı, karşı damları, pencereleri seyretmeli, -içiyorsa- içkisinden bir yudum almalı, kitaplığındaki iki üç kitabın yerini değiştirmelidir; o ilk öykünün sıkıntısından kurtulmalıdır. İlk öykünün sarsıntısı kesinlikle atlatılmalıdır: Çünkü ikinci öykü, okuru yeni bir baş dönmesine götürecek büyülü yeni bir ortamdır..."

BİR KUŞAĞIN ANTOLOJİSİ

Semih Gümüş
’ün hazırladığı antolojide Yirmi Beş Öykücü’nün yapıtları var.

Ben her eleştirmenin kendi kuşağının yazarlarını, şairlerini değerlendirmesini savunurum. Edebi oluşumları aynı kuşak kişilikleri içinde gelgitlerle sağladıklarından, onları tanıtmada, değerlendirmede eleştirmenler benim dikkatimi çekerler.

Semih Gümüş bu antolojisinde, benim kuşaklar hakkındaki yargımı destekliyor, bakış açımı doğruluyor.

Kuşağımın Yirmi Beş Öykücüsü başlıklı antolojinin giriş yazısında, kuşağının öykücüleri için Bugünün Ustaları diyor.

Öyküleri okuduğunuzda, eleştirmenin yanılmadığını, gerçekten de ustalık unvanlarını hak ettiklerini göreceksiniz.

Bütün bunlardan öte ben, eleştirmenlerin kendi kuşaklarına gösterdikleri sevgiden etkilenirim. Ben de "1950 Kuşağı"nı nasıl seviyor, yaptıkları üzerine her zaman yazıyorsam, 1980 kuşağı sonrası için de bu görevi Semih Gümüş üstlenmiş.

Yapıtları okumadan önce, onun gerekçelerini, kitabı hazırlayış, sunuş nedenini iyice anlayabilmeniz için, Kuşağımın Yirmi Beş Öykücüsü’nden bir bölümü mutlaka okumanız gerektiğinden yazıma aldım:

"Edebiyat dünyasına 1980’den sonra giren kuşağımız, aslına bakılırsa bu sorunları pek yaşamadan buldu kimliğini. Bunun bir nedeni, dönemin olağandışı koşullarının yarattığı boşluğun doldurulmasında bizim kuşağın üstüne düşeni yapmak için ortaya koyduğu atılımcı ruhsa, öbür nedeni de geçmişten gelen büyük edebiyat kalıtını en iyi değerlendiren kuşaklardan oluşudur.

(...) Bu seçkideki en yaşlılarımız 1951 doğumlu, artık genç sayılmazlar mı; en gençlerimiz, sonradan taşıdıkları olgunluklarıyla bizden sayılanlar, onları da duygu ve düşünce olarak içimizde sayabiliriz. Yirmi beşi de artık pek genç sayılmayacak bu öykücülerin ortak özelliği, bugünün ustaları oluşları.

Bugünün Ustaları: Bu nitemi gelişigüzel vermeden önce hem doğrudan, hem de dolaylı biçimde konuya yaklaştığım birçok yazı yazdım. Yazdığım ilk yazıda ’geleceğin ustaları’ olarak adlarını andığım on yazarı yeterli görmeyince, bir de geleceğin öykü ustalarından kimi adları değerlendiren ikinci bir yazıyla konuyu tamamlamaya çalıştım. Demek o iki yazıda geleceğin ustaları olarak gördüğüm yazarlar bu seçkide artık bugünün ustaları.(...)

Buradaki yirmi beş öykücü seçimi elbette özneldir; ama eleştiride öznelliğin değerini yukarıda tutan bir yazar için böyle olması doğal, giderek sıradan bir tutum sayılır. Değil mi ki her antoloji bir eleştiri üstüne kuruludur, burada da seçkiyi hazırlayanın öznel eleştiri ve yorumları vardır.

Gene de asıl sorun orada başlıyordu. Bu seçkide söz gelimi kırk öykücü mü yer alacaktı, yirmi beş öykücü mü? Hem kaç öykücünün benim için ilk grubu oluşturacağı önemliydi, hem de seçkinin en anlamlı kapsamının ne olacağı. Aslında pekálá böyle bir seçkide yer alabilecek, bizim kuşağın bütün iyi öykücülerini almak da olasıydı, ama asıl kaygım bu seçkinin olabildiğince derişik kalması, niteliğinin yüksek olması, böylece birkaç yıl içinde yenilenmesi gerekmeyen, uzun ömürlü bir seçki olması. Edebiyat dünyamızın şimdi içinde bulunduğumuz dönemine damgasını vuracak, bugünün niteliğini ortaya çıkaracak, gelecekte geriye dönüp bakacaklar için her zaman başvurulacak bir seçki. Bizim kuşağın yirmi beş öykücüsü savının rastgele değil, düşünülüp tartılmış bir değerlendirmenin sonunda ortaya çıktığını seçkinin kendisi göstersin.

Öykünün Şimdiki Zamanı’nda yer alan yirmi beş öykücüye bakınca, bir dönemin içinden bu sayıda genç ustanın çıkışını bir edebiyat olayı saymak bile gerekir. Kaldı ki benim öykücülerim bu yirmi beş yazarla da sınırlı değil. Demek edebiyatımızın eleştiri ve değerlendirme geleneğindeki ivecen ve önyargılı tutumların karşılığı pek yokmuş. Her kuşak kendi ustalarını er geç çıkarıyor, edebiyatımızın güçlü geleneğine ekleniyor. Özellikle öykü söz konusu olduğunda, geçmişten geleceğe kesintisiz bir akış, bütün suları içine alarak yürüyor. (...)

Öte yandan en büyüklerinin Cemil Kavukçu, Feride Çiçekoğlu, Mahir Öztaş, Hasan Özkılıç, en gençlerinin Sema Kaygusuz ve Faruk Duman olduğu yirmi beş öykücünün biriyle öbürü arasında bazı ilişkiler bulunabilir, ama yan yana konup birbirine çok benzedikleri öne sürülebilecek bir ikilinin olduğunu sanmıyorum. Öykücülüğümüzün, kimilerimizin düşündüğünden bile daha zengin bir çeşitlilik, çok yönlülük içindeki değişimini de içeriyor bu seçki."

KİTAPLARIN DÜZENLEMESİ

Her
iki antolojinin de örnekler sonrasındaki sayfalarında, öykücülerin biyografileri ve bibliyografyaları bulunuyor. Yaşamlarını, kitaplarını bunlardan öğrenebiliyorsunuz.

Ancak ben, bu yazılarda onların öykücülüklerini değerlendiren birkaç satırı da aradım.

Can Öykü Antolojisi’nde bunun gerekçesini düşündüm. Hepsi de yayınevlerinin yazarı, sanırım övgü konusunda kaçırılan ölçü, bir tedirginliği, yazar alınganlığını doğurabilir.

Gene de okur seçim için bu tür bir eleştirel yargıyı da arıyor.

Semih Gümüş’ün antolojisinde ise durum farklı. Bazılarının biyografisi bibliyografyası yanında, yazarlıkları üzerine de değerledirme cümleleri var.

Bunlar kimler? Barış Bıçakçı, Doğan Yarıcı, Sibel K. Türker, Mahir Öztaş, Mario Levi.

Öykü edebiyatımızı iyi örneklerle tanımanız için, özel iki antoloji. Kitaplığınızı zenginleştirecek.

KARŞILAŞTIRMALI OKUMALAR İÇİN



İki özel antolojinin yanısıra, Türk öykücülüğü konusunda daha geniş bilgi için aşağıdaki antolojilerden yararlanabilirsiniz.

2000 Yılında Türk Öykü Antolojisi / Mehmet Hengirmen / Engin Yayınları

Türk Edebiyatından Öykü Antolojisi / Metin Celál / Alfa Yayınları

Tanzimat’tan Günümüze Türk Öykü Antolojisi / Yaşar Nabi Nayır / Varlık Yayınları

Modern Türk Edebiyatında 99 Hikáyeciden 99 Hikáye / Selim İleri / Oğlak Yayınları

Hikáye Antolojisi / Enver Ercan / Varlık Yayınları

Yeni Türk Edebiyatında Öykü, Öykücüler-Öykü Anlayışları, Öyküler ve Çözümlemeleri / Ömer Lekesiz / Kaknüs Yayınları


DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Algan Sezgintüredi Katilin Meselesi Versus Kitap

Ferzende Kaya Uzun Roman - Mehmed Uzun Portresi Alfa

Diane Setterfield On Üçüncü Hikáye Altın Kitaplar

Namık Doymuş İsyan İsyan Doğan Kitap

Fikret BiláKomutanlar Cephesi Detay Yayıncılık
Yazarın Tüm Yazıları