Paylaş
Gecenin geç saatinde kitapçılar kapalı olduğundan Sevgili Onat (Kutlar) gece yarısı kitapçılığına ihtiyaç duyulduğunu söylerdi.
Caddenin eski haliyle bugünü karşılaştırmayı deneyeceğim.
Karaköy’den Tünel’e binip Beyoğlu’na adım attığımızda bizi ilk karşılayan Lâle Plakçısı’ydı, müziğin her türünden CD ve LP’lerini burada bulabilirdik. Hakan Atala danışmanlık yapardı.
Biraz ileride Hachette Kitabevi vardı, bir anımı tekrar yazmanın tam zamanı.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın derslerine gidiyorum. Bir gazetede tiyatro eleştirisi yazacağım, o gün de Tanpınar, Fransızca bir tiyatro kitabından söz ediyor, Racine’den Abdülhak Hamit’e uzayan bir yolculuk... Ona tiyatro konusunda İngilizce kitap tavsiyesinde bulunmasını rica ediyorum.
İngilizce iki kitabın adını öğrenip Hachette’e gidiyorum ve iki kitabı alıyorum. O yolun üzerinde daha iki kitabevi var: Frenç Amerikan, Alman Kitabevi.
Sonraki yıllarda orası yıkılıyor, İsveç Büyükelçiliği’nin bahçesi açılıyor.
Galatasaray’da Necdet Sander’in kitabevine uğruyoruz.
Pastanelere de uğrayalım.
Tünel’den çıkışta iki pastaneye uğrayalım.
Sağda Lebon’da otururduk. Karşısındaki Markiz’de ise Ragıp Sarıca’yı bulurdunuz, Necip Kocayusufpaşaoğlu da oraya gidenlerdendi.
Ben de Haldun Taner ile orada buluşurdum.
Baylan da edebiyatçıların toplantı mekânıydı.
Şimdi yerinde yeller esen Nisuaz’ı Salâh Birsel’den okuyun, oturduğum yerlerden biriydi. Hasır koltukları hâlâ belleğimdedir.
Tokatlıyan Oteli’nin pastanesinin pencerelerinde pirinç tutamakların örttüğü perdeler vardı, isterseniz perdeyi açabilirdiniz, istemezseniz yarım açıp görünmezdiniz.
Ben değişimi kıyasıya eleştirenlerden değilim ama bir caddenin tarihi kimliğini korumanın da şart olduğunu savunuyorum.
Birçok yabancı mimarın yaptığı binalar korunmalı. Şimdi Botter onarıldı, orada sevgili dostum Ferit Edgü’nün bürosu vardı.
Binalar onarılıp kullanılmalı, bugünün ziyaretçileri buranın tarihini de öğrenmeli, yıkılıp yapılacağına onarılmalı.
Tarihi binalarda oturanlar da bana kalırsa kapıda ya da girişte belirtilmeli, bir levha konulmalı.
KOLEKSİYON SATIŞLARI
- İHSAN Yılmaz’ın Kültürazzi köşesinde okudum. Bir koleksiyonerin 60 yıldır topladığı kitapları Sotheby’s açık arttırmayla satılacak.
Ömer M. Koç’un da kütüphanesi üzerine bir röportajdan bilgiler veriliyor.
Yılmaz, Koç’un koleksiyonunun örnekler vererek çok daha zengin olduğunu belirtiyor.
Seçiciliğin iyi bir örneğidir gerçekten.
Koleksiyonların birçoğu ortada kalıyor, önemli olanlarını sahaflar alıyor, gerisi yok olup gidiyor, ailelerin bunu koyacak mekânları yok, bağışlanacak yer de yok.
Son yıllarda belediyeler ve devlet birçok semtte, yazarların adına kütüphaneler açtı, böylece o kütüphanelere yapılan bağışlar birçok önemli kitabın okura ulaşmasını sağladı.
O açıdan yapılacak en doğru davranış itapları bir kütüphaneye bağışlamak.
Büyük kütüphaneler ayrıca koleksiyonerin adını ana kütüphaneye olmasa bile raflara koyuyorlar.
Yeni kütüphaneleri gezdim. Şimdi okurlar, özellikle öğrenciler çok şanslı. 7/24 açık bir kütüphane bizim gibi o dönemleri bilenler için bir mucize. Ayrıca ikram yapılması da hoş bir davranış.
Eskiden saat 17.00’de kütüphaneler kapanırdı.
İhtisas kütüphanelerinin önemini de vurgulamalıyım.
Zeytinburnu Belediyesi’nin açtığı ihtisas kütüphanesi bu açıdan çok yararlı.
Ellerinde, evlerinde kitap olanların bunları kütüphanelere bağışlamalarını tavsiye ediyorum. Özel yerlere, okullara bağıştan çok az kişi yararlanabiliyor.
***
İSTİKLAL Caddesi’ni bir başka gözle gezenlerin notlarını merak ediyorum doğrusu.
Paylaş