Hürriyet Gösteri’nin konuğu bir şair

Kitabı çıkarınca da şöyle bir satış sloganı bulmuştu:

"Kırk yılda yazıldı, 40 dakikada okunur."

Dizi Editörü’nün yazısında onun Özyaşam şiiri var. Yalın, alçakgönüllü, şiirsel, gerçekçi bir biyografi.

Hürriyet Gösteri dergisini yönetirken tanıdım onu. Derginin Cağaloğlu’nda Molla Fenari Sokağı’ndaki yönetim yeri Hür Han’a sık sık gelirdi.

Bana uğrar, vaktini daha çok arkadaşlarının çalıştığı odada geçirirdi.

Şiir üzerine konuşur, şiirlerini anlatır ve okurdu.

Hoşuma giden yanı, orada çalışan biri gibiydi, biz de öyle hissederdik. Ne o yabancılık çekti ne de biz.

Öylesine benimsemişti ki, bazen akşamleyin biz çıkarken o kalır, çalışmasına devam ederdi.

Çünkü o handa gece de kalan vardı, yukarıda misafirhane olduğundan yirmi dört saat açıktı. İstediği zaman gelir, istediği zaman çıkardı.

* * *

ONA dair öyküler anlatılırdı.

Emeklilik döneminden sonra gezici kitapçılık yapıyormuş. Ellerinde büyük kitap çantalarıyla kitap satıyormuş.

Bu durumu şiirlerinden Gezgin Kitapçının Türküsü’nde dile getirmiş:

"Bayanlara baylara

Kafası olanlara

Bir de kitapsızlara

Ben kitap satıyorum


Yelkenlere serenlere

Emmilere yeğenlere

Emek emek diyenlere

Ben kitap satıyorum


Ben atlarım taştan taşa

Sen çok yaşa Mahmutpaşa"

Dostları, bavulla kitap satmak yerine, bir araç almasını söylemişler.

O da bir triportör almış. Bu tavsiyede bulunanlardan biri de Sabahattin Eyuboğlu imiş. Halim Şefik triportörü almış ve Paris’te bulunan Eyuboğlu’ya bir telgraf çekmiş: "Aldım."

Sonradan alınanın triportör olduğunu öğrenmişler.

Ben onun triportörde açtığı kitap sergisini gördüm. Yanılmıyorsam ya Fenerbahçe’de idi, ya da Kalamış’ta.

İki yana vitrin gibi kitapları dizmişti.

* * *

TANIDIĞI şairlerin şiirini insan acaba bu anıların izinde mi okuyor. Ne dersiniz?