Hem okuyun, hem türküleri dinleyin

Bu hafta tanıtacağım kitapları ancak bayram ertesinde kitapçılarda bulabileceksiniz.

Çünkü ben bu taze kitapları, yeni adları Frankfurt Kitap Fuarı’nda buldum.

Defterinize yazın, kitapçınızda arayın.

Tuna boyları insanıyla, tarihiyle, coğrafyasıyla birçoğumuzun anılarında yer etmiştir. Bu konuda şiirler yazıldı, romanlar kaleme alındı, oyunlar sahnelendi.

Türkülere gelince, hálá birçok kişi bu türküleri bilir, söyler ve anıları canlanır. Bu türküler dilden dile dolaşmış, kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.

Hatırat - Tuna Boyunca Anılarla Ezgiler, Eugenia Popescu-Judetz’in kitabı, Tuna boylarını anlatıyor, tanıtıyor, belgesel açıdan önemli anılar aktarıyor.

Peki Tuna boylarında nreler çalınıyor, neler söyleniyordu? Bunları notalarıyla birlikte kitapta bulacaksınız.

Yazar, müzikolog ve sanat tarihçisi, eşi ile birlikte yıllar süren derleme çalışmalarının öyküsünü anlatıyor kitabında. Tuna boylarında söylenen türküleri derlemek için yaptığı alan araştırmalarında yaşadıkları, bulundukları yerin tarihini ve sanatsal geçmişini de anlatıyor.

Kitabın sonundaki CD’de örnekleri dinleyebilirsiniz.

İlgi çekici anılar toplamı.

Hatırat-Tuna Boyunca Anılarla Ezgiler, Eugenia Popescu-Judetz, Çev: Figen Bingöl, Pan Yayınları


Haliç vapurlarınadair ne biliyorsunuz?

Ali Akyıldız’ın Haliç’te Seyrüsefer-Haliç Vapurları Şirketi gerçekten yakın tarihimizi bilgi belge ile anlatan ilgi çekici bir çalışma.

İstanbul’da yaşayan herkesin belleğinde buna dair yarım bilgiler vardır. Oysa önemini, yerini iyice bilmek, bir şehrin tarihinin en önemli yanını, insanla ilgili serüvenini bilmektir.

Haliç’in vapurla tanışmasından başlayarak Meşrutiyet dönemini, Birinci Dünya Savaşı’nda şirketin faaliyetini, Cumhuriyete intikalini zevkle okuyacaksınız.

Fotoğraflar, görsel açıdan da kitabı güçlendiriyor.

Haliç’te Seyrüsefer-Haliç Vapurları Şirketi, Ali Akyıldız, Türkiye İş Bankası Yayınları

Yazarların buluşması

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ilgi çekici bir etkinlik düzenlemişti, adı Arzın Merkezinde Buluşmalar, Türkiye’den bir yazar ile Batı’dan bir yazar buluştular, aynı konu üzerinde düşüncelerini söylediler. Böylece iki ayrı yazarın aynı konudaki düşünceleri okurda, bir düşünce, çağrışım zenginliği yarattı.

Kitabın başında Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın bir girişi yer alıyor. Nevzat Bayhan’ın da takdimi var.

Düzenleme şöyle olmuştu:

İki yazar sahnede yer alıyor, aynı konudaki düşüncelerini aktarıp, aynı temalara farklı kültürlerin nasıl bakıp, konuları nesıl değerlendirdiklerinin örneğini sunuyorlardı. İki farklı ülkeden birbiriyle mübadil iki isim, dinleyicilerin önünde ya tartışıp, ya da bilgi aktarma yoluyla görüşlerini bildiriyorlardı.

Konu başlıklarından bazılarını kaydedelim: M. Abid el Cabiri ve İhsan Eliaçık Endülüs/İstanbul köprüsü, Claudio Magris ve Doğan Hızlan modern eleştiri edebiyatta sınırlar, Oswald Le Winter ve İlhan Berk evrensel şiir düşüncesi, Costas Ferris ve Derviş Zaim yerelden evrensele sinema, Hans Küng ve Mehmet Aydın ile Kenan Gürsoy küresel ahlak, Cees Nooteboom ve Enis Batur yazma tutkusu, Terry Eagleton ve Hüsamettin Arslan eleştiri ve ideoloji, William Chittick ve Turan Koç ise doğunun tini başlıklı konularda görüşlerini dinleyicilerin huzurunda bildirmişlerdi.

Sanırım bu tür karşılaşmalar, bir düşüncenin, bir kanının çeşitlenmesini sağlıyor.

Bu konuşmaların derlenip bir araya getirilmesi gerçekten yerinde olmuş.

Arzın Merkezinde Buluşmalar, Editör: Alper Çeker, Büyükşehir Bilim Yayınları Serisi

Haliç’in DönüşümüHaliç’te Seyrüsefer-Haliç Vapurları Şirketi kitabından

Haliç, Osmanlı döneminde nezih bir yerleşim yeri olduğu kadar, özellikle 18. yüzyıldan itibaren aynı zamanda şiirlere konu olan eşsiz bir tenezzüh, mesire ve eğlence mekánıydı. Haliç’in özellikle üst kesimleri küberánın yalı, köşk ve sahil saraylarının sıralandığı bir sayfiye semtiydi. Bu özelliklerin yanında, korumalı ve doğal bir liman olduğu için ticaret ve savaş gemilerinin demirlediği, işlerinin yapıldığı tezgáhlarla gemi sanayinin yan kollarını oluşturan esnaf gruplarının meskûn olduğu bir bölgeydi. 19. yüzyılda bölgede riştehane ile başlayıp sayıları gittikçe çoğalan sanayi tesisleri, fabrikalar ve hanlar Haliç’in tenezzüh ve mesire yeri olma özelliğini ve yalılarla köşkleri yavaş yavaş tarihin derinliklerine gömdü.

Káğıthane’nin en kalabalık ve güzel mevsimi bahardı; özellikle de cuma günleriydi. Hıristiyanlar, daha ziyade pazarları giderlerdi mesire yerlerine. İster karadan ister denizden olsun, mesirecilerin büyük bir kısmı Eyüp üzerinden gitmeyi tercih ederdi; ancak eğlenceli olduğu için deniz yolu daha makbuldü. Bu dönemde Káğıthane eğlencelerinin vazgeçilmez enstrümanlarından biri olan zarif ve çeşitli şekil ve büyüklükteki kayıklar, vapurların yanında hálá gözde bir nakil vasıtası olma özelliğini sürdürür, meraklıları, Kağıthane’ye özgü, insanın omzunda taşıyabileceği derecede hafif ve zarif piyade kayıkları yaptırır; kayığı olmayanlar birkaç gün önceden kiralardı.

İstanbul’da Cantemir’in İzinde

Hatırat - Tuna Boyunca Anılarla Ezgiler kitabından

1968 ilkbaharında, Bükreş’ten güneye giden trene binip Giurgiu’da yeni köprüden Tuna’yı geçip Sofya’ya devam ettiğim zaman İstanbul’a yolculuğum başladı... Yabancı konuklar sakinlik içinde, trende araştıracak bir şey bulabileceklerini sanırken, treni dolduran Almanya’dan gelen Türk işçiler bu düşük sınıf Orient Express’in bir restoran vagonu ya da yemek servisi olmadığını biliyordu. Tren istasyondan ayrılır ayrılmaz yemek pişirme araçlarını çıkardılar ve vagon masası üzerinde kurdukları pompalı gaz ocaklarında et ve sebze kızartarak yemek hazırlamaya koyuldular. Pişirmeye ve şakalaşarak boş mideyle yolculuk eden diğer yolculara gülümsemeye devam ettiler. Yemek hazır olunca Türkler ekmek somunlarını kırıp herkesi yemeklerinden yemeye davet ettiler.

Balkan dağları ve Rumeli vadileri boyunca uzun ve yavaş bir yolculuktan sonra, tren şiddetle püfleyerek Sirkeci istasyonuna girdi... Dünyanın arzuladığı şehir diye bilinen İstanbul’a varmıştım.

İstanbul’a görev için, cebimde 20 dolar ve avuç dolusu soylu amaçla gelmiştim. Görevim, eski şaşaanın izleri arasında ve solmuş hükümdarlık ihtişamının anıtları etrafında Beyzade Dimitri Cantemir’in ayak izlerini bulmaktı.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Hıfzı TopuzÖzgürlüğe KurşunRemzi Kitabevi

Gilles Fumey-Olivier EtcheverriaDünya Mutfakları AtlasıNTV

Sina AkşinKısa Türkiye Tarihiİş Bankası Kültür Yayınları

Ed: Özlem KumrularMuhteşem SüleymanKitap Yayınları

Ioanna KaristianiBaşka Bir MemleketDoğan Kitap
Yazarın Tüm Yazıları