YAŞAMAK için savaşan Evgin Atalay’ın notlarından söz edeceğim bugün.
Sorunların, hastalıkların dünyasında bile umudu bulan, yarının hüznünü yok etmeye çalışan notlar. Bir günce mi? Bir ölçüde evet. Bir sonsuzluğa gidiş yolu üzerindeki durakların tadını çıkarma mı? Olabilir. Her şeye rağmen umut, insanın acısını unutturuyor. Hayat Yeşil Umut Mavi.(*) Kitabın başına iki dostum giriş yazmışlar. Yazılanların ruhunu, amacını özetlemişler. Onlardan alıntı yapmalıyım: Mario Levi’nin yazısının başlığı, kitabı da özetliyor: “Yaşamak ve Yol Almak İçin” “Yaşadıklarınıza dışarıdan da bakmayı başardığınız zamanlarda en çok neyi ve kimleri görürsünüz? Hayatınızı temelinden sorgulayabildiğinizde, hangi tanıdık yüzler, sizi hangi fotoğraflara çağırır? Savunmasız ve korunmasız olabilmek... En nihayet olabilmek... Ve yavaş yavaş inen gecenin içine korkusuzca gidebilmek... Meseledir... Safralardan arınmanızı gerektirir. Gemi yol alabilsin diye... Gidebileceği yere gidebilsin diye... Nereye gidileceği bilinmese de... Evgin Atalay ‘Hayat Yeşil Umut Mavi’de bizi böyle bir yolculuğa çıkarıyor.” Atalay’ın yazdıkları, üzüntünün yaşama sevincine dönüştürülebileceğini gösteriyor. Olağan bir tempoda hayatınızı geçirirken, öyle bir engelle karşılaşıyorsunuz ki teslim olmakla olmamak arasındaki keskin çizgide yürüyorsunuz, karara varmak için. Kararını veriyor, hayata teslim olmayacak. Güneş, yıldızlar, deniz her şey onu direnmeye çağırıyor, o da bu çağrıya kulak veriyor.
HİKMET ÇETİNKAYA, Hayata Tutunmak’ta, uçurumun dibinde açan çiçeklerden söz ederek, yaşam üzerine çeşitlemeler yapıyor. Umudu; bir konuya, özellikle sağlığa odakladığınızda, dünyanız birden kararabilir. Her şey bitmiş gibi gelebilir. Oysa her günün doyasıya yaşanabileceği, başlangıçların kaale alınıp bitişlerin düşünülmediği günler geçirebilirsiniz. Atalay, direncin sırrını keşfetmiş: Umudum, sağlığıma kavuşmak değilmiş yalnızca. (...) Yani umudum, yaşamı yaşayabilme ihtimali... Sağlığımıza ait birçok şeyi ilk öğrendiğimizde bir şok yaşarız. Aklımız, duygularımız yürürlükten kalkar, devreden çıkar. Sonra ne olur? Atalay bunun yanıtını arıyor ve buluyor: Hastalığımı öğrendiğimde, engellerle dolu, mücadeleyle geçirmem gereken bir sayfa açılmıştı önümde, benden habersiz. Zaten kim bilebilir ki?.. Bütün bunları yaşayınca ilk defa büyüdüğümü hissettim. Ve büyüdüğümü hissetmek gerçekten zormuş. Babası ona bir gün Kız Kulesi efsanesini anlatmış, çok hoşuna gitmiş. Venedik’e de hayran. Neden su kentlerine hayranlık duyduğunu anlıyor, çünkü efsaneleri var.
KİTAPTA yer alan 4 Haziran 2001 tarihli, ‘Doğumgünü Güncesi’ni mutlaka okumalısınız. Her şeye rağmen, yaşama tutunmanın ne olduğunu bize anlatıyor.
(*)Hayat Yeşil Umut Mavi, Evgin Atalay, Kırmızı Yayınları.