Hayata nasıl bakarsınız?

M. Fatih Andı’nın ‘Roman ve Hayat’ kitabını birkaç açıdan önemli buluyorum. Romanın izinde hem bir türün doğuş, yükseliş çizgisini öğreniyoruz hem de romanla Batılılaşma arasındaki bağlantıyı izliyoruz.

Haberin Devamı

İnsanın zaman zaman kendine sorduğu ya da başkalarının size yönelttiği bir sorudur, hayata nasıl baktığınız. Benim yanıtım “Hayata sanattan bakıyorum” şeklinde. Öyle bir hayat objektifim var, asal tür de edebiyat. M. Fatih Andı’nın ‘Hayata Edebiyatla Bakmak’ kitabı bu açıdan ilgimi çekti. Andı’nın diğer kitabı da ‘Roman ve Hayat’ adını taşıyor.

Sık sık “Hayatım roman” sözünü duyarız. Herkes kendine özgülüğün peşindedir. İddiamı güçlendirmek için birkaç örnek vereyim. Charlie Chaplin ve Gertrude Stein yemek yerken Chaplin, “Gertrude çimlerin güzelliğine bakar mısın” diyor. Gertrude da “Ben yeşili Turner’ın resimlerinde severim” yanıtını veriyor. Ben de çıplak doğayı değil, Yaşar Kemal’in romanlarındaki doğa tasvirlerini severim.

Yazarın ‘Roman ve Hayat’ kitabındaki ‘Hayatımız Roman mı?’ başlıklı yazı, romanın bizdeki serüvenini özetliyor: “Romanın bizim edebiyatımızdaki macerası söz konusu edildiğinde, bu edebi türün uzun bir tanışma ve alışma devresi içerisinde ilk önce tercüme örneklerle göründüğü, çok daha sonraları telif örneklerin devrin edebiyatında kendisine yer aradığı söylenegelir.”

Haberin Devamı

19’uncu yüzyıldan sonra roman, mutluluktan uzak, sıkıntılı hayatların destanı olarak okunmuştur: “Arabesk bir yaklaşım ve argo bir dille de olsa sık sık ‘Hayatım roman abi!’ şikâyeti duyulur olmuştur.”
Hayata nasıl bakarsınız
‘Hayata Edebiyatla Bakmak’ (2019), ‘Roman ve Hayat’ (2020) Ketebe Yayınları

‘ELVEDA TÜRK SAKİNLİĞİ VE HUZURU’

Roman okumanın muzır sayıldığı dönemler yaşanmıştır. Hâlâ “Roman okuyacağına dersine çalış!” sözünü söyleyen aile büyükleri vardır.

Kemal Tahir, roman için ne diyor? “Roman, insanoğlunun sosyo-psikolojik hayatında çıkmaza düşmesi anında başlar. Roman, ancak çıkmaza düşmüş insanın trajedisine doğru genişleyip derinleşebilir.”

Fransız romancı Gustave Flaubert, 29 Kasım 1850’de Sultan Abdülmecit’in Fındıklı Camisi’ndeki bir cuma selamlığına şahit oluşundan bahsederken selamlık resmini seyre gelen kadınlardan hareketle bir tespitte bulunur: “Yüzyıl içinde Doğu’da harem yok olup gidecek. Avrupalı kadın örneği bulaşıcıdır. Şu günlerden birinde Doğulu kadınlar da başlayacaklardır roman okumaya. İşte o zaman elveda Türk sakinliği ve huzuru. Her yerde eski çatırdayarak çökmekte…”

Haberin Devamı

‘BİZİM ROMANIMIZ ŞARKILARIMIZDIR’

Mehmed Celâl ne diyor? “Roman okumak meselesine gelince bugün -birkaç eser-i edebî müstesna- hiçbir kadın yoktur ki, romanın ilk sahifesini çevirirken kızarmasın.” Ahmet Hamdi Tanpınar “Bizim romanımız şarkılarımızdır” diyor.

‘Roman ve Hayat’ kitabını birkaç açıdan önemli buluyorum. Romanın izinde hem bir türün doğuş, yükseliş çizgisini öğreniyoruz hem de romanla Batılılaşma arasındaki bağlantıyı izliyoruz. Edebiyatımızda Batı etkisi, dışarıya giden edebiyatçılarımızın da oraya bakışları Andı’nın kitabında kaleme getiriliyor. ‘Resimli Romanlar, Roman Resimleri’ yazısı şu yargıyla bitiyor: “Modern sanatın hatta bütünüyle modern hayatın yalınkatlığı, fakirliği hükmünü burada da yürütmektedir.” Türkiye’ye romanın ilk gelişinden günümüze kadarki edebi serüveni, toplumla ilişkileri, siyaset içindeki yeri inceleniyor. Kitaplığınızda bulunmalı...

Haberin Devamı

ANDI’YA GÖRE ‘KLASİK’ NEDİR?

Kitaptaki bazı bölüm başlıkları bugüne kadar süren tartışmaları içeriyor. Örneğin: ‘Roman Bereketi mi, Roman Furyası mı?’
Andı’nın sorusunu ben de soruyorum. “Bir kitabın çok satması, kitleye yayılması çok mu olumsuz bir şeydir? Hayır. Fakat olumsuz olan, hangi kitabın çok basıldığı ve yayıldığıdır. Yayınevinin üzerine bu kadar abandığı, bu kadar reklam ve tanıtım çabalarına giriştiği, iddialara göre maliyetine satmayı göze aldığı kitap, toplumun kültür veya sanat hayatına ne getirmektedir.”
Bir diğer konu başlığı ‘Türk Edebiyatında Bir Tartışma Odağı Klasikler’.

Andı’ya göre klasik nedir? “Toplumların sanat ve edebiyat hayatı içinde birtakım eserler vardır ki, bunlar oluşturuldukları dönemin ilgilerini, beklentilerini, tepkilerini, duygu ve düşüncelerini karar, yoğurur, kıvama getirir, sonra da onu yüklenerek tarih içinde daha ötelere taşırlar. Bu özellikleri yüzünden biz bu tür eserlere ‘klasik’ diyoruz.” Yazıyı okuduktan sonra belki siz de klasiklerin ne olduğunu düşünürsünüz.

Yazarın Tüm Yazıları