Hayalet şehirler ansiklopedisi

Hayali Yerler Sözlüğü’nü bu hafta yazmama sebep Ertuğrul Özkök’tür. Geçen hafta bana bu kitaptan söz edince, ondan önce yazmanın telaşına kapıldım, sırasını kaptım; bilirim, kitabın öyle ilgi çekici yerlerini yazar ki, kitabın havı dökülür. Gene de öyle yapacaktır.

Da Vinci Şifresi’ni andıran hayali mekan arayışını yarın Ertuğrul Özkök’ün yazısından okuyacaksınız. Onu ben yazacağım, dedi.

Kitabı o bulduğundan bir şey demedim, bana kalırsa genel yayın yönetmenliği yetkisini kullanarak en güzel bölümü kendine sakladı. Ama gene de yazımın başlığını vermek inceliğinde bulundu.

Gezdiğiniz, gördüğünüz yerlerden belleğinizde kalanlar ne kadar etkileyicidir? Peki ya okuduklarınızın geçtiği hayali yerler, yazarların kurduğu dünyalardaki şehirler.

Alberto Manguel ile Gianni Guadalupi’nin Hayali Yerler Sözlüğü, sizi bir hayal atlasında gezdiriyor. Düş ülkelerindeki seyahatin yaratıcı yanıyla bir dünya kuruyor. Hiç kuşkusuz yazı stili zaman zaman sizi bir şüphe sisinin içine atıyor; bahsettiği yer gerçekten var mı, yoksa hayali mi sorusunu sordurtuyor.

Kapak yazısı; kitabın niteliğini özetliyor:

‘Çin’den Peru’ya bütün dünyadan, bütün çağlardan, yazıdan, perdeden ve sahneden seçilmiş 1200’den fazla ülke, ada, yapı, yer; 220’den fazla harita ve resim.’

Okuduğunuz bir romandan, seyrettiğiniz bir filmden bir yer, belki de çoğu, Ahmet Haşim’in O Belde’sinde yaşıyor, hayaló bir kıta’da.

Gerçek yerlerle düş mekanların, düş kentlerin arasındaki farkın cinsini bu kitabı okuduktan sonra anlayabilirsiniz.

Hayli Yerler Sözlüğü, adı üzerinde bir sözlük ama öylesine çekici ki, bir maddeyi okumaya başladıktan sonra, bildiklerinizi arıyorsunuz, bilmediklerinizi öğrenmeye devam ediyorsunuz. Belki de beni en etkileyen yanı, bu mekanların bulunduğu eserleri okuma derdine düşüyorsunuz.

Hayal gücü kadar insanı esir alan, bu dünyadan başka bir yere sürükleyen, ama yaratıcılığı da tahrik eden başka ne olabilir?

Alberto Manguel’i Türk okuru yakından tanıyor.

Okumanın Tarihi, Borges’in Evinde, Palmiyelerin Altında Stevenson Türkçe’ye çevrildi.

Manguel Önsöz’de hem şaşırtıcı, hem açıklayıcı bilgiler veriyor:

‘Ama bazı maddeler için sunabileceğimiz hiçbir ikna edici gerekçe yok. Nihayet, bazı yerleri sadece içimizdeki kurmacanın gerçek başarısı olan o tarif edilemez heyecanı yarattığı, o yerler olmasa dünya çok daha yoksul bir yer olacağı için seçtik.’

Her kitabın hem serüveni vardır, hem bir gerekçesi, hem de okurla paylaşılan itirafları. Bazen bu bir özeleştiriye dönüşür.

Tolkien, C. S. Lewis, Burroughs, Ursula K. Le Guin ve Lloyd Alexander’a fazla yer ayırdıklarından, bu bölümün de eğlenceli olmadığından hafif tertip okurlardan özür diliyorlar.

Ama bunlar olmadan Dr. Moreau, Gulliver olamazdı, diyor Manguel.

Hayali Yerler Sözlüğü’
nü okurken bildiğiniz, sevdiğiniz romanlardan, bu yerleri anımsayacaksınız, yeniden orada/oralarda yaşayacaksınız.

Bazı sayfalardaki sırları çözmeye çalışacaksınız; ya da sanatın size sır gibi gösterdiği yerlere bakarken, sanatın hayal gücünü yakalayacaksınız.

Alıntılarda, haritalarda göreceğiniz yerler sizi yeni okumalara götürecek. Hayal dünyanızı geliştirecek, gerçeğin somutluğundan, kısırlığından sizi kurtaracak lezzetli bir kitap. Belki de ‘hayal iklimlerine yelken açacak gemiye binerken elinizde bu kitap olacak.

Hayali Yerler Sözlüğü (2 Cilt)

Alberto Manguel-Gianni Guadalupi Çev: Sevin Okyay-Kutlukhan Kutlu Yapı Kredi Yayınları


KİTAPTAN

BABİL

Yeri bilinmeyen, kitaplığıyla ünlü bir şehirdir. Kimilerinin Evren dediği bu kitaplık, sayısı belirsiz ve belki de sonsuz sayıda dehlizden oluşur. Birbirlerinden devasa hava bacalarıyla ayrılan bu dehlizler, çok alçak parmaklıklarla çevrilidir. Altıgenlerin herhangi birinden bakıldığında üst ve alt katlar sonsuza kadar uzanır. Dehlizlerin tanzimi hep aynıdır: İkisi dışında bütün kenarlar boyunca, her kenarda beş uzun raf olmak üzere yirmi raf uzanır, yerden tavana kadar yükseklikleri normal bir kitaplıktan azcık fazladır.

EL DORADO

Amazon ile Peru arasında bir krallıktır. Bu ad, kralın yılda bir kez yağlanıp altın tozuna bulanarak El Dorado’ya, yani ‘Altın Olan’a dönüştüğü eski bir adetten türemiştir. Tüm zenginliklerine rağmen El Dorado halkı hiç açgözlü değildir ve hazinelerinin çok fazla olduğunu düşünürler. Altın sadece saraylarının ve tapınaklarını süsleyecekleri bir güzellik unsuru olarak işlerine yarar; bunun dışında ona yiyecek ve içecekten daha değersiz bir şey gözüyle bakarlar.

ORTA DÜNYA

Bilinen (romanda) dünyanın kuzeybatısındaki Aman’den engin deniz Belegaer’le ayrılır, bu denizin doğu yanındadır.

Orta Dünya’nın en büyük sıradağları olan Dumanlı Dağlar, bu toprakların ortasında kuzeyden güneye uzanır. Dumanlı Dağlar ie bölgenin batısındaki Mavi Dağlar arasında, Arnor’un kadim krallıklarını, Shire’ın hobbit topraklarını ve merkezde Bree’yi içine alan Eriador bölgesi uzanır. Ayrıkvadi, Hollin ve Dunland, bu koca sıradağların batısında yer alır.

Dumanlı Dağlar’ın güneyinde, buradan Rohan’ın çimenli ovalarıyla ayrılmış olan Ak Dağlar vardır. Büyük Gondor diyarı, Ak Dağlar’ın çevresinde uzanır; sınırlarını ise güneyde Belfalas Körfezi, doğuda ise Mordor çizer. Orta Dünya’nın en büyük şehirleri buradadır, özellikle Minas Trith’teki başşehir.

Orta Dünya’nın en güneyde Harad’a, doğdu da Rhûn’a sınırı vardır.

YERDENİZ

Kimisi ıssız olan, kimisinde ise önemli ticaret ve tarım topluluklarının yaşadığı, yüzlerce adadan oluşan bir takımadadır. Yerdeniz, kabaca daire biçimindedir ve çapı yaklaşık yirmi bin mildir. Takımadanın merkezinde, İçnezi’in çevresinde toplanmış İç Adalar adlı grup yer alır. Bu denizin kuzeyinde, Tüm Adaların Kralı’nın sarayının bulunduğu Havnor; güneyde ise Wathort vardır. İçdeniz’in ortasındaki Roke, Yerdeniz yaşamı için hayati önem taşıyan büyücülük eğitiminin merkezidir.

CAMELOT

Kral Arthur’un Güney İngiltere’deki Lorges Krallığı’nın başşehridir. Saray mahiyeti burada toplanır, ama zaman zaman Caerleon ya da Kinkenadon’da da bulunabilirler. M.S. 528 yılında burayı Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Connecticut’tan gelme bir tamirci ziyaret etmişti.

Şato ve şehir Camelot Nehri üzerindedir. Şehrin kendisi pek etkileyici değildir; evlerin çoğu çatıları sazlarla yarım yamalak örtülü meskenlerdir, kayda değer pek az taş bina vardır ve sokaklar da taş döşenmemiş bir yollar labirentinden ibarettir. Camelot’a, nehrin üstündeki tepenin doğruna inşa edilmiş muazzam bir şato hákimdir.

PROSPERO’NUN ADASI (VEYA CALİBAN’IN ADASI)

Muhtemelen Akdeniz’de, Tunus ile Hapoli’nin arasındadır (ancak, gemileri batan gemicilerin anlattığı bir hikáye Karayipler’i işaret eder). Adada -deniz hayvanı ile kara hayvanı arasında bir şey olan- canavar Caliban, goblinler ve aralarında Ariel denen birinin de bulunduğu birçok ruh yaşar.

Adanın tanrısı, güneş ve denizle birlikte yarattığı ayda yaşadığı söylenen Setebos’tur.

Görevinden alınmış Milano Dükü Prospero, daha sonra Napoli Kraliçesi olan kızı Miranda ile on yedinci yüzyılın başlarında burada yaşamıştı.

DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ

Pierre Lepere Mona Lisa’nın Dudakları İthaki

Elif Ekin Akşit Kızların Sessizliği İletişim

Lance Armstrong Yaşama Çevrilen Pedal Goa

Ayşe Kulin Bir Gün Everest

Julia Navarro Kutsal Kefen Doğan
Yazarın Tüm Yazıları